tag:blogger.com,1999:blog-12942591172537513402024-03-05T08:21:09.074+03:00kafkaya mektuplarBalthushttp://www.blogger.com/profile/02523247914255400654noreply@blogger.comBlogger275125tag:blogger.com,1999:blog-1294259117253751340.post-68500448004647581342023-09-18T04:14:00.001+03:002023-09-18T04:17:25.181+03:00Hep yek !<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjkUb_dAW3tLRI5tFSV5Y7lzOf_i9xq8agR-Np7vgKv5sSM2iUL2P4DxaDN_M5LKJccTLaDgYOvt4M3erXKuh_RBnWq_mRjODSxGDNO4-xx_Sxx3Q2TNl-DSEFqb6ifaeni8kXoscsexmuGsMDF_ag9j_8YvEMBckzRF4qAZwkep0WzWuykJ7TzsIFFsI4/s750/hepyek.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="415" data-original-width="750" height="177" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjkUb_dAW3tLRI5tFSV5Y7lzOf_i9xq8agR-Np7vgKv5sSM2iUL2P4DxaDN_M5LKJccTLaDgYOvt4M3erXKuh_RBnWq_mRjODSxGDNO4-xx_Sxx3Q2TNl-DSEFqb6ifaeni8kXoscsexmuGsMDF_ag9j_8YvEMBckzRF4qAZwkep0WzWuykJ7TzsIFFsI4/s320/hepyek.jpg" width="320" /></a></div><p>İşte gene o kulak tırmalayıcı ses sinirlerimi zıplatıyordu. "Sana gündüzleri şu pencereyi açma demekten bıktım artık, ne ara söz dinlemez birine dönüştün sen" Umursamaz bir tavırla dirseklerim pencerenin pervazında, çenem iki elimin avuçlarında dışarı bakmaya devam ettim. " Canı çıkacısa velet seni" diye devam ederek çoktan atılmaya yüz tutmuş berjere hantal vücudunu bırakarak bir sigara yaktı. Kafamı çevirip bakmamıştım ama o pis sigarasının burnuma gelen acımsı kokusu ve geçen asırdan kalan o eskilerin çakar almaz dedikleri muhtar çakmağı gene ancak beş on denemeden sonra yanmış olmalıydı. Evet kokudan önce neredeyse bir rutine dönüşmüş çakmağın aritmik tınısı , "ay sokucam" simdi sayıklamalarıyla kulağımda yankılanıyordu.</p><p>Oysa güneş tüm ihtişamıyla yeryüzünü aydınlatıyordu. Tüm çiçeklerin yüzü güneşe dönüktü, kuşlar sanki şarkı söylüyordu gün doğumuna. İnsanlar neşeli gözüküyordu, çiftler el ele tutuşmuş birbirleri ile cilveleşiyordu. Keşke o da cesaret edip pencereye yanaşsa ve tüm bunlara şahit olsaydı diye düşünürken, birden saçlarımdan tutup tüm gücüyle beni içeri çekti ve kendinden beklenmeyecek bir refleksle pencereyi kapatıp, hışımla perdeyi de kapattı.</p><p>Ha yettin sen artık diyerek boğazına sarıldım, o da benimkine sarıldı. Bu ne cüret diyordu, belki boğulmasına ramak kalmıştı ama sigarasını dişlerinin arasında sıkmaya devam ediyordu. Çok komik görünüyordu, gülmemek için kendimi zor tutuyordum doğrusu. Derken ayağı halıya takıldı ve yere sendeledi, bende istemsizce üzerine düştüm. işte tam o sırada burnumu o kokuşmuş ağzıyla koparırcasına ısırmaya başladı . Berjerin üzerindeki küllükle kafasına vurmayı akıl ettim de burunsuz kalmaktan kurtuldum. İşte tüm hikaye bu.</p><p>-"Ama biliyorsun ki, hepinizi ayrı odalarda tutuyoruz. Ve farkında mısın, şu an bu odada kafasında yarık olan bir tek sen varsın. Bu sana bir şey ifade ediyor mu ? Kaldı ki senin odanda güvenlik amacıyla bir pencerede yok." </p><p>-"Gene mi aynı hikaye Necdet abi, yok burası bir akıl hastanesiymiş de ,bende on iki yıldan beri tedavi görüyormuşum da, hadi gene ben senin komşum Necdet abin değil, senin doktorunum de de tam olsun bari, hahaha ! "</p><p>"Evet ben senin doktorun Necdet Sami Yapıcı'yım ve hatta buranın da baş hekimiyim." </p><p>"Hahahah tamam yeter artık yahu, hadi geçen ki tavlanın rövanşını yapıyoruz mu onu söyle sen.</p><p>(Umutsuzca ) - Cemil oğlum getir şu tavlayı...</p>Balthushttp://www.blogger.com/profile/02523247914255400654noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-1294259117253751340.post-70008462355826577712023-09-11T00:25:00.001+03:002023-09-11T00:25:40.605+03:00Radyo Voyage dinlerken...<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiZC492s2xMXvExbeepKYeC1QTXkJ0Bd6NwzlApp_KAACa6Khsd0GERI6mcQuflbydraPH9hVX1SweuYefJYIbwO1ahTRNauI6g-T84seHhlPRkK5iN8fXjozir_KrIndRT5YbmbJemlqquL4nxGBBtCzghK1NVpsusCWRN4k8oMuZTgyPc1J1zqFEMaSo/s277/indir.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="182" data-original-width="277" height="182" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiZC492s2xMXvExbeepKYeC1QTXkJ0Bd6NwzlApp_KAACa6Khsd0GERI6mcQuflbydraPH9hVX1SweuYefJYIbwO1ahTRNauI6g-T84seHhlPRkK5iN8fXjozir_KrIndRT5YbmbJemlqquL4nxGBBtCzghK1NVpsusCWRN4k8oMuZTgyPc1J1zqFEMaSo/s1600/indir.jpg" width="277" /></a></div><br /><p></p><p>43 küsur yıldır beri hayattayım. Seksenlerde çocuktum ve itiraf etmeli şimdiye kıyasla harikaydı. Doksan ortalarında bir delikanlıydım artık. Siyasi suikastların bol olduğu yıllardı ama düşünüyorum da özellikle yapılan müzikleri, tv programlarını falan, he aynı yıllar Beyoğlu maceramda başlamıştı; demem o ki ,ülkece hala keyifliydik yahu. </p><p>Ben biraz huzursuzdum, sanırım bir ölümlü olduğum gerçeğini tam o zamanlar idrak etmiştim. İnsanların bu kabulleneşi, birbirinin kopyası hayatlar yaşaması beni deli ediyordu. Bu muydu yani ? Oku, askere git, dönünce sabah sekiz akşam altı bir işe gir, evlen, çocuk yap, büyüt, sen yaşlan ve öl. Öyle mi ? Bu ne ahmaklıktır yahu diyordum -hatta yakın zamana kadar - bu oyuna dahil olmama rağmen bunu söylemeye devam ettim. </p><p>Şimdi nerde miyim ? Evet hayat tam da bu, insan olmayı çok matah bir şey sanıyormuşum meğer. Elbette Ay'a seyahat edeceğiz, sanat ve felsefe yapmaya devam edeceğiz elbette. Kimimiz bir rock star olacak ve mesai saatleri esnekte olsa bizler gibi yaşamak için bir emek harcayacak ve nihayetinde yukarıda bahsettiğim benzer süreçleri üç aşağı beş yukarı yaşayacak ve sonra finito. Tıpkı bir karınca, bir fil , bir çam ağacı gibi. </p><p>İnsan olarak bizi rahatsız eden, hemen her şeye vakıf bir kapasitemiz olması sanırım. Her şeyi yapabiliriz, her şey olabiliriz ama bir ömrün buna yetmesi imkansız. Bu amansız iştah kör ediyor bizi, oysa bizler sadece düşündüğünü düşünebilen hayvanlarız. Bir memeli türüyüz ve önceliklerimiz diğer türdeşlerimize bakınca( bir fare, bir köpek vb.) o kadar açıkça ortada ki. Doğayla saygılı, uyumlu, kardeşçe bir yaşam. Yaşam denilen bu hediyeye sarılıp, vazifelerimizi yerine getirip ,oldukça az karbon iz bırakarak sıramızı savmak. </p><p>Ama yaşarken hakkını vermek yaşamın, diğer türdeş canlılar gibi.</p><p>Vahşi atlar gibi rüzgarda yelelerimizi savurup dört nala koşmalı, bir atmaca gibi gökyüzünde kanatlarımızı açıp savrulmalı. Sürümüze saldıran bir sırtlan sürüsü görürsek ,bir araya gelip yiğitçe yuvamızı, yavrularımızı korumalı. Sevip sevilmeli, üremeli, çok efkarlı bir gece olduğunda yüksekçe bir tepeye çıkıp dolunaya bakıp uzunca ulumalıyız. Hayat bu kadar yalın ve basit, zorlaştıran galiba bizleriz. </p><p>Vallahi kendime yazıyorum, okuyup bir fayda çıkaran olursa amenna. Tabii faydası olacak şeyler yazdığım söylenemez. Sadece bana faydası oluyor yazmanın son bir haftadır ,en azından elde var bir :) sevgiler...</p>Balthushttp://www.blogger.com/profile/02523247914255400654noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1294259117253751340.post-58819284234248463242023-09-10T03:13:00.005+03:002023-09-10T03:31:33.122+03:00Eklembacaklıgiller<div class="separator"><div class="separator" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: left;"> <img border="0" data-original-height="720" data-original-width="1280" height="180" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj3wEdKuTBE1Neb3lz5YJX5_zUCzVs2vP1Ya97HwRMLB1Wa_LWEegMQt6j5_L7wEuaLZVTK__hm6J8jqH_1M20x6_ILEwAJ9oTzxgxjP441wMY4EcqeMR4zjaaQSa0qB7cwOgZ9lGvy5p2hTffaWeR2AqNEzmphIFAhSKOjH1S7XYf26DDoVgMdQ8UN1x0/w320-h180/sivrisinek-StO1_cover.jpg" width="320" /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj3wEdKuTBE1Neb3lz5YJX5_zUCzVs2vP1Ya97HwRMLB1Wa_LWEegMQt6j5_L7wEuaLZVTK__hm6J8jqH_1M20x6_ILEwAJ9oTzxgxjP441wMY4EcqeMR4zjaaQSa0qB7cwOgZ9lGvy5p2hTffaWeR2AqNEzmphIFAhSKOjH1S7XYf26DDoVgMdQ8UN1x0/s1280/sivrisinek-StO1_cover.jpg" style="display: block; padding: 1em 0px; text-align: center;"></a>Sigarasını işaret ve başparmağının arasında hafif ezdirerek ne zamandır bir ileri bir geri döndürüyordu. Gözleri az ilerideki çöp kovasına takılıp kalmıştı ama emindim, gözleri ne o çöp kovasını görüyor, ne de kulakları etrafımızdaki kalabalığın uğultusunu duyuyordu.</div><div class="separator" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: left;"> Bulunduğumuz yer bir kahvehaneydi herhalde emin değilim. Yalnız, insanların tv'deki haber spikerinin anonsundan sonra panikleyip korktuğunu anlayacak yaşa gelmiştim. Eyvah, aman yarabbi nidalarının ardından ne olacak şimdi diye bakıştıktan sonra (herkes yanındakinden bir medet umuyor gibiydi)hep bir ağızdan ve yüksek perdeden konuşmaya başlamışlardı. </div><div class="separator" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: left;">Etrafımda dönenleri anlamasam da o küçücük yaşta bu koca adamların korkusu beni de korkutmuş olmalıydı ki , içtiğim gazozu yere düşürmüştüm. İşte tam o sırada amcam dikkatimi çekmişti, gözleri uzaklarda öyle tepkisizce duruyordu. Sonra," sonunda beni buldular" diye bir şeyler mırıldandığını anımsıyorum. <span style="display: block; padding-bottom: 1em; padding-top: 1em;">- tam olarak bunları söylediğine emin misin?</span><span style="display: block; padding-bottom: 1em; padding-top: 1em;">- evet, sanırım... Sonra nihayet sigarasını yaktı ve gözlerini yavaşça bana doğru çevirip sakın korkma sana bir şey yapamazlar diyerek kahvenin tuvaletine girdi ama çıktığını gören olmadı. Sonrasını biliyorsunuz zaten, gökyüzünden inip bir kaç gün içinde gezegenimizi işgal ettiniz</span><span style="display: block; padding-bottom: 1em; padding-top: 1em;">.- Dediklerin doğruysa o amcan dediğin kişi Nemendria ve ona bağlı on iki galaksinin en azılı suçlusu Strua olmalı.</span><span style="display: block; padding-bottom: 1em; padding-top: 1em;"> - Galaksiler arası bir suçlu ha! Bizde ki Hitler gibi bir soykırımcı falan olmalı o halde. </span><span style="display: block; padding-bottom: 1em; padding-top: 1em;">- Aslında evet amcan diye bildiğin Strua'da bir nevi soykırımcı idi ama onun hedefi sivrisineklerdi.</span><span style="display: block; padding-bottom: 1em; padding-top: 1em;"> - Eh bunun nesi kötü ki, kim sever o asalak kan emici böcekleri</span><span style="display: block; padding-bottom: 1em; padding-top: 1em;">- ah siz salak dünyalılar, sivrisineklerin varlığı tüm kozmosun dengesi için hayati. </span><span style="display: block; padding-bottom: 1em; padding-top: 1em;">- Nasıl olur yahu?</span><span style="display: block; padding-bottom: 1em; padding-top: 1em;">- aslında çok basit, anlaman için senin yaşadığın ülkeden örnek vereyim. Serdar Ortaç'ı biliyorsun?</span><span style="display: block; padding-bottom: 1em; padding-top: 1em;"> - evet ?</span><span style="display: block; padding-bottom: 1em; padding-top: 1em;">- seni dünya gezegeninden rehin aldığımızda ki asgari ücreti anımsıyorsun di mi?</span><span style="display: block; padding-bottom: 1em; padding-top: 1em;">- çok küçüktüm ama evet 12 bin civarıydı</span><span style="display: block; padding-bottom: 1em; padding-top: 1em;">-Orhan Pamuk ve Pepe ?</span><span style="display: block; padding-bottom: 1em; padding-top: 1em;">- O ismi hiç duymamıştım ama evet Pepe'yi seyrederdim. </span><span style="display: block; padding-bottom: 1em; padding-top: 1em;">- Çaktın mı şimdi ?</span><span style="display: block; padding-bottom: 1em; padding-top: 1em;"> - Haa evet ya nasıl bunu düşünemedim ben yahu</span><span style="display: block; padding-bottom: 1em; padding-top: 1em;">KAPTAN! Strua'dan sinyal almaya başladık. Zortia takım yıldızının orada olduğunu düşünüyoruz. Emriniz?<span style="display: block; padding-bottom: 1em; padding-top: 1em;">- Hemen rotamızı kuzeye çevriyoruz. Seninle sonra konuşmaya devam edeceğiz insanoğlu. Herkes yerlerine,tam gaz ileri...</span></span></div></div>Balthushttp://www.blogger.com/profile/02523247914255400654noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-1294259117253751340.post-51344719854074836562023-09-07T21:13:00.004+03:002023-09-07T21:33:01.463+03:00Severim EYLÜL'ü<div class="separator" style="clear: both;">
<a
href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEivauFAREu8IX8f5eGkNyhbFXwyLFlOqiyh2FysrGm1OhRyzsqv3OlJm-tt8EIRnduj69Z0JaEm8FwGW5symulCpZXflNVF0Wb3My0M8FWjpLL-VCAGaUiXKbYasrkbkOBmGNax4m0XlUCGQGtceewhW2xq9jzoLnZ9j8erItmRVXuFQN-JbcTNl7C8dgg/s770/eyl%C3%BCl.webp"
style="display: block; padding: 1em 0; text-align: center; "
><img
alt=""
border="0"
width="320"
data-original-height="500"
data-original-width="770"
src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEivauFAREu8IX8f5eGkNyhbFXwyLFlOqiyh2FysrGm1OhRyzsqv3OlJm-tt8EIRnduj69Z0JaEm8FwGW5symulCpZXflNVF0Wb3My0M8FWjpLL-VCAGaUiXKbYasrkbkOBmGNax4m0XlUCGQGtceewhW2xq9jzoLnZ9j8erItmRVXuFQN-JbcTNl7C8dgg/s320/eyl%C3%BCl.webp"
/></a>
</div>
7 eylül,bir şeylere başlamak için güzel bir tarih bence. Mesela buraya dönmek
gibi ya da bir ay boyunca alkol almamak, evin içinde artık sigara içmemek,ufak
adımlarla spora başlamak ya da,hımm...yok yok,şimdilik bu kadar yeter,fazla
yüklenmemek en iyisi. Son bir kaç sene bloga dönme çabalarım oldu ama bildiğiniz
üzere devamlılığı olmadı ne yazık ki. Yazacak şey mi yok, aynı coğrafyada
yaşıyoruz ve biliyoruz ki parmaklarımız nasır tutana kadar yazsak bitmeyecek
konular barındırıyor canım ülkem ve gene biliyoruz ki iç açıçı şeyler değil
hiçbirisi. Sabahları yataktan kalkmak için bile gerekli motivasyonu bulmakta
zorlanan ben için yazmak çizmek okumak gibi şeyler imkansız hale geldi
diyebilirim pekala. Şimdi ne değişti peki derseniz,değişen bir şey yok. Herşey
hala aynı boktanlıkla devam ediyor.Deniyorum işte,tutunmaya çalışıyorum bir
ucundan bende tıpkı sizler gibi. Tutamaçlarımız farklı sadece herbirimizin,
kimimiz benim gibi alkole verir kendini, kimisi namaza başlar,kimisi "çare
Sarıgül" yazar dağa taşa , kimisi de bir mitoman gibi yalan söyler önüne
gelene; ha onunkisi yaşama tutunma değil de bir makamadır büyük ihtimalle.
Şimdilik burada kesiyorum, kısa oldu biliyorum ama benim için iyi bir adım oldu,
ümit ediyorum devamı gelir. Kendinize iyi bakın, sevgiyle kalın, hoçkalın...
Balthushttp://www.blogger.com/profile/02523247914255400654noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-1294259117253751340.post-85087126250903158432022-02-08T19:01:00.006+03:002022-02-08T19:14:15.286+03:00Cehalet bir tercih midir?<div style="text-align: center;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.blogger.com/video.g?token=AD6v5dxRofM4mfGQpl7f-oNwXuG7dlHxYiYLVv1Nk-XkMXtv2-PqlBHiPJyw2K2bgSM6Muks4jpacrbw_Q3A_FagTA' class='b-hbp-video b-uploaded' frameborder='0'></iframe></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div> </div><div><br /></div><div> Bu soruya yanıt aramadan önce cehalet nedir onu tanımlamak gerekir. Uzunca yazıp okuru sıkmaktansa, Doğan Cüceloğlu'nun bir röportajında ki sözlerini alıntılayalım. Der ki; "Bilge kişi, aslında bildikleriyle değil,bilmedikleriyle yüzleşebilen kişidir."<div><br /></div><div><br /></div><div><br /><div> Sosyolojik araştırmalara göre, artık biliyoruz ki, sürekli dezenformasyona maruz kalan insanlar doğru bilgiyi,kesin kanıtlara bile dayansa reddediyor. Çünkü çarpıtılmış olan sözümona bilgiyi dahil olduğu siyasi veya dini inançları ile paralellik gösterdiği için tabulaştırıyor, dahası sahipleniyor, kötüsü tercih ediyor. Evet tercih ediyor. </div><div><br /></div><div><br /></div><div> Gelin bir kurgu yapalım: Yarın dünyaya galaksinin binlerce ışık yolu ötesinden bir uygarlık gelse ve misal insanları bir laboratuvar da kendilerinin ürettiğini reddelimeyecek kanıtlarla ispatlasa, kaçımızın tutumu ne olur? Bilmediğimiz bu bilgiyi Doğan Bey'in dediği gibi kaçımız göğüsleyebilecek? Yoksa gelenleri lanetleyip , ağır makinelerimizle savaş mı açacağız. </div><div><br /></div><div><br /></div><div> Ya da son zamanların favori filmi Dont look up'ta olduğu gibi gezegeni sona erdirecek bir göktaşı çarpacak diyelim, ve hatta çıplak gözle gözlemleyebilecek kadar yörüngemize girse, yukarı bakmamayı mı tercih edeceğiz. Bu bariz ampirik bilgiyi red mi edeceğiz?</div><div><br /></div><div><br /></div><div> Matrix 1 filminde zion'da yaşayan kel bir herif, yaşadığı gerçeklikten rahatsız olur ve tekrar hayal dünyasında ki fanusa dönmek için yapay zeka ile anlaşmaya varır. Zira kırmızı hap sadece gerçeği vaad eder,mavi hapı tercih eden ise filmde söylendiği gibi Alice harikalar diyarında yaşamaya devam edecektir.</div><div><br /></div><div><br /></div><div> Cehalet bir tercihdir arkadaşlar, seçim sizin. Ama yapacağınız seçimin yaşadığınız dünyanın, ülkenin ve çocuklarınızın geleceğini etkileyeceğinin bilincinde olun lütfen. Saygılarımla...</div></div></div><div><br /></div><div>Not : İtiraf etmeli ki artık Instagram'da çok daha aktifim. Başta daha çok kişiye ulaşılabilirlik olmak üzere bunun pek çok nedeni var. Ve hatta bu yazıyı birebir ilk orada paylaştım, bilmiyorum belki bundan sonra ortak paylaşım yaparım. Gene de adresimi buraya iliştirmekte fayda var : <a href="https://instagram.com/profesyonelkaybeden?utm_medium=copy_link" target="_blank">@profesyonelkaybeden</a> ( buradan geldiğinizi belirtirseniz mutlu olurum) bye...</div>Balthushttp://www.blogger.com/profile/02523247914255400654noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-1294259117253751340.post-29329654446791964232021-04-10T02:07:00.000+03:002021-04-10T02:07:15.941+03:00<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgWBZV3yjVFY85pl3by2FhSxvr1fSieE30MTZQ_7S3KPdY214NryzAchK-djIEtZrzniiD0ndGBmtZZKVSw7cvLWqei7FOt8GRBlVORsa8IDIJdfPclnxzXu2GvJPvQreGqem1TUIEXb9g/s600/son-aksam-yemegi-032-1.jpg" style="display: block; padding: 1em 0; text-align: center; "><img alt="" border="0" width="320" data-original-height="400" data-original-width="600" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgWBZV3yjVFY85pl3by2FhSxvr1fSieE30MTZQ_7S3KPdY214NryzAchK-djIEtZrzniiD0ndGBmtZZKVSw7cvLWqei7FOt8GRBlVORsa8IDIJdfPclnxzXu2GvJPvQreGqem1TUIEXb9g/s320/son-aksam-yemegi-032-1.jpg"/></a></div>
Beyoğlunda hatrı sayılır süre yaşadım bir zamanlar ve toplumun beni de içine dahil ettiği marjinal diye konumlandırdıkları insanlarla.Detaya giremeyecek kadar ilginç seyler gözlemledim ve deneyimledim doksanlar sonu o mıntıkada,belki de evet düsündüğünüz gibiydik. Olası kariyerlerini başlamadan reddetmiş teslalar,dostoyevskiler,frida kahlo'lar falandık ve bu bir yanılsama değildi emin olun.
Sanatla bilimle yoğrulmuş çocuklardık, sorgulamak ibadet gibiydi bizler için. Beyinlerimizi susturmanın tek yolu içmekti ve bazen sevişirdik, anlamsız ten transferleri,karışan tükürükler...Yeni güne ne kadar geç kalkarsak o kadar şanslı sayardık kendimizi.
Derken kırklara geldim, dünya kabuk değiştirdi. Son bir yıldır dolaylı veya direkt olarak benle fuckbody olmak istediğini dile getirenlerin sayısı öyle çok ki şaşkınlık içerisindeyim. Felsefe ve alkolle bulanmış doksanlar cihangirinde one stand by dediğimiz tek gecelik ilişkilerin bir felsefesi,altyapısı vardı yahu. Bu yeni hayvansı durumu ne anlayabiliyor ne de kabul edebiliyorum doğrusu...
Bu güne dek geçen ömrümü kendimi gerçekleştirmek için çabalayarak geçirdim ve yanına biile yaklaşamadım itiraf etmek gerekirse. Belki düşünsel olarak evet ama eyleme dökülmedikten sonra ne önemi vardı ki düşşünmenin. Kafam böylesine sarhoşken ve elllilik bir viskiyi bitirmeye ramak kala böylesine düzgün yazablmemem şaşıyorum doğrusu. (düzgün yazıyorum değil mi,umarım bir yanılsama değildir)
Çok sarhoşum ulan,simdi odanın içinde hapsolan duman çıksın diye pencereyi açtım da bir an kaldırıma düşücem diye korku kapladı içimi. Sadece son bir kadeh kaldı, bunu içer ve sızarım marım gene kendimi kuantum fiziğini falan araştırırken bulmak istemiyorum dürüst olmaak gerekirse.
son paragraf. dostlar,romalılar, kendimi larvadan çıkmaya ramak kala hisdiyorum ve doĞAL olmalı bu dğum sancıları bence. Bir nevi masturbasyon oldu sanki bu yazı affola,iyi geceler,sevgilerimle...Balthushttp://www.blogger.com/profile/02523247914255400654noreply@blogger.com7tag:blogger.com,1999:blog-1294259117253751340.post-27939927540749166182020-12-15T01:05:00.000+03:002020-12-15T01:05:10.522+03:00Bir sayı mıyım yoksa bir böcek mi?<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhzBk8UxlsocteI8T_-a4klf4-0me3ypKO3Kd2uaVbW5nb6lW_KruZCwv-GPnK6m45haI0O4J7h8PBZzp3uxPIOe-voVix3ZwOjvHClckfeaRCrctipMd6XICA4ngh01SJUKxJ-8N-e-t8/s1352/3613535.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1352" data-original-width="913" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhzBk8UxlsocteI8T_-a4klf4-0me3ypKO3Kd2uaVbW5nb6lW_KruZCwv-GPnK6m45haI0O4J7h8PBZzp3uxPIOe-voVix3ZwOjvHClckfeaRCrctipMd6XICA4ngh01SJUKxJ-8N-e-t8/s320/3613535.jpg" /></a></div><br /><p></p><p>Azıcık yıldırım sesi, orta seviye yağmur, bir tık yüksek, yanan odun parçacıkları, belli belirsiz bir kuş cıvıltısı ve tüm bunlara eşlik eden bir kaval sesi. Ne zamandır böyle bir uyku aplikasyonu ile uyumaya çalışıyorum.</p><p>Erik Satie eşliğinde yazının başına geçtim, insanoğluna olan umudumu böylesine yitirdiğim hiç olmamıştı. Kötüsünüz ve onarılamayacak kadar dejenere olmuşsunuz. Planlı bir şekilde geçmedim yazının başına(her zamanki gibi) ama bu son cümle geçenler de izlediğim "i am mother" filmini anımsattı. Biz insanoğlundan hala umudunu yitirmemiş bir anne robot kadar bile inancım kalmadı sizler için. Ve az önce de TRT2'de "the bookshop" filmini izledim, haklılığımı ispatlar nitelikteydi. </p><p>Bir hafta önce odamda avizenin etrafında vızıltıyla dönen koca bir böcek gördüm, devasaydı. Öldürmedim yakalamayı başardım ve mutfak penceresinden dışarı saldım. Ha pardon yakalamam şöyle olmuştu, yoksa neredeyse saatte 40 km hızla dönen bir böceği nasıl yakalardım. Gece ışığı kapattım ve elimi gayri ihtiyari saçıma götürdüğümde saçıma inatla tutunan bir şey hissettim, o lanet böcekti ve uçmuyordu. Sanki böyle bir yetisi hiç yok gibiydi, belki karanlıkta uçamıyor şimdi düşününce. Sonra bu olay birebir günbegün devam etti(henüz bu gece etrafta yok) gecenin sonunda saçıma yapışıyor ve tutup dışarı atıyorum. öyle peçete falan da kullanmam, çıplak avucumun içine alıyorum. Avucumun içinde bir milyon ayağı varmış gibi bir his veriyor. Dün gece fotosunu çekip gugul da arattım. Tam adı halyomorpha halys. İlk 98 yılında orta Avrupa da keşfedilmiş. Yaklaşık bir yıl sonra da ülkemiz de İstanbul'un Levent semtinde rastlanmış. İroniye bakar mısınız, bilmeyenler için adım Levent. Ya odamın bir köşesine yumurtlayıp koca bir koloni kurdu. Ya da her nasılsa bu olayı bir şekilde hep aynı böcekle yaşıyorum .Bir önceki yazımın başlığı " I AM NOT NUMBER" dı ve seriye böyle devam edeceğim demiştim. Belki bir sayı değilim ama devcileyin bir böcek olduğum aşikar. Tek yanılma payım var o da benim haricim de hepinizin bir böcek olduğu, büyük bir kolonisiniz ve artık evim de bile huzuru çok görüyorsunuz bana. Nedense bu ihtimal daha bir yakın geldi bana. </p><p>Hiç burada dile getirdim mi bilmiyorum ama söylemeli; ben bu corona denilen virüsü başından beri çok sevdim ve bir kaç istisnayı saymazsak hedefini hep en arsızlarınızdan seçti. En azından çevremdeki tanıdıklarım için diyerek bir şer koyalım ve kayıplarınız var ise beni affedin. </p><p>Yukarıda giriş paragrafı öyle konudan bağımsız çük gibi kalmış. Oysa konumuz o olacak gibi sanıyordum. Diyorum ya yazıya hiç br zaman hakim olamadım. Doğadan ne kadar koptuğumuzu anlatacaktım ve nasıl bir özlem içerisindeyiz ki o terk ettiğimiz taşraların yapay dinletileri ile uyuyor, meditasyon falan yapıyoruz. Şimdilik masum gibi görünen bu uygulamaların gelecekte ne boyutlara varacağını yazmaya mecalim kalmadı varın siz tahayyül edin. Nerede dur diyeceğiz, yanıbaşımda uzanan ve başını okşamam için mırıldanan yapay bir kedi? bir sevgili, bir evlat, bir tanrı ?</p><p>Mazur görün bu sert ve huzursuz yazılarım için ve korkmayın ben ne zaman koşup bu bloğa yazmaya başlıyorsam bilin ki işler benim için pek iyi değildir. Ölürüm böyle giderse, kahırdan giden nice dostlarım oldu. Romantik ve bana yakışır bir ölüm. Elleşmeyin ve kızmayın bana n'olur, meczup deyiverin. Zaten işin ehli bir doktorun görüşünü bu yönde kullanacağı bariz. Kurduğunuz koloniye bir zeval vermem zira aptal aptal ışığın etrafında dönen asalak bir böceğim. O ışık her ne kadar bilimin ışığı olsa da...</p><p>Saygılarımla</p>Balthushttp://www.blogger.com/profile/02523247914255400654noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-1294259117253751340.post-15316048632682741142020-11-25T18:59:00.002+03:002020-11-25T19:05:26.475+03:00İ AM NOT NUMBER ! (1)<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEidHocS6_nZg-LoFGerHGzQHoTsCvFJkM2-gDo1oacZWHe1HZSNN1hVZlhDRXukgJJWcVuUOEJHmJmnfVVqBWQNbomYMzHOFpSMlo_h69rSwtpGcHGyFC2WA1FPCwBMMKQqnbFv-yrhaeM/s1280/typewriter-2605140_1280.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="850" data-original-width="1280" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEidHocS6_nZg-LoFGerHGzQHoTsCvFJkM2-gDo1oacZWHe1HZSNN1hVZlhDRXukgJJWcVuUOEJHmJmnfVVqBWQNbomYMzHOFpSMlo_h69rSwtpGcHGyFC2WA1FPCwBMMKQqnbFv-yrhaeM/s320/typewriter-2605140_1280.jpg" width="320" /></a></div><br /><p></p><p>“orhan veli öldü.ben bu satırları yazarken orhan istanbul morgunun teşrih masası üstünde yatıyor.36 yaşında öldü orhan. türk şiirini kökünden sarsmış, yüzlerce şairi tesiri altında bırakmış genç yaşta pek az kimseye nasip olan bir şöhret kazanmıştı. orhan,başka bir millette doğsaydı milletlerarası bir şöhrete de ulaşırdı. son zamanlarda işittiğime göre ceketi olmadığı için gömlekle dolaşıyormuş. onun yüzde biri kadar sanatkar olmayanlar,hatta insan olmayanlar bugün genel müdürlüklerde, sefirliklerde sefa sürüyorlar.ve orhan ceketsiz öldü.karşımda yaprak koleksiyonu duruyor. orhan'ın kendi eliyle verdiği yaprak'lar. orhan'ın bunlarda ne kadar emeği vardır yakınları bilir.akşamları şükran lokantası'nda yahut acemin meyhanesi'nde otururdu.konuşur,alay eder, şarap paralarını hesap eder vakit geçirirdik. ankara tiyatrolarında orhan'ın tercüme ettiği piyesler oynanırdı. gazetelerde orhan'a dair düzinelerle yazı çıkardı. ve orhan üçüncü sınıf bir meyhanenin köşesinde beş parasız kafayı çeker,boyuna çekerdi.<b>ahmak insanlar onu sıkıyordu, bunaltıyordu. halbuki ne kadar çok ahmak insan vardı."</b> ( Çetin Altan'ın şairin olümüne müteakip köşe yazısından alıntı )</p><p>Az önce otuz liralık bir şarap aldım artık yazının başına ayık kafa geçmeye korkuyorum. Babamdan yadigar isveç çakısını bir türlü bulamadım ve on iki liraya bir tirbüşon aldım, you tube'da bir jazz müzik kanalı açtım ve nihayet yazmaya hazırım.</p><p>Ölüyoruz bugünlerde, sabahları biteviye selah sesleri ile uyanıyorum,biri bitiyor diğeri başlıyor. Sokağımızda şimdiye dek yedi veya sekiz komşum şu lanet virüsten yaşamını yitirdi ve dün akşam bir komşum daha öldü. Otuz yıl önce sokağımıza damat olarak geldiği günü dün gibi anımsıyorum. Yakınlarda son çocuğunun düğünü olacaktı.</p><p>Ben bir istanbulluyum,köklerim balkanlara dayansa bile yüz yılı aşkın bu şehirdeyiz. Ve ben bizatihi tam kırk yıllık istanbulluyum. Kah mimari kah panoramik ve kah sosyolojik maalesef sürekli geriye giden tüm dönüşümlerinin tanığıyım. </p><p>Sanırım dün tam tamına 161 kişi coronadan vefat etti ve ben bu satırları yazarken bir yerlerde sağlık bakanı basın toplantısına hazırlanıyor olmalı yeni rakamları vermek için. Netflix denilen garabetten önce CNBC-E diye bir kanal ve orada distopik bir dizi vardı mottosu "i am not number" yani ben bir sayı değilim,hatırlayan yeşillendirsin yorumlarda. Neden sonra hepimiz bir sayı olduk. Vatandaşlık numarası gibi masum bir şekilde başlamıştı,sonra maden faciasında ölen bilmem kaç kişi, yılbaşı kutlamasında reina'da ölen filanca kişi, terör saldırısında şehit olan falanca ve son olarak günlük bir tablo, her gün total bir rakamla ölenler ilan ediliyor ve biz bu rakamları dinlerken genelde akşam yemeğinde oluyoruz ailecek.</p><p> Anne tuzu uzatır mısın, </p><p>bugün coronadan 120 kişi öldü. </p><p>Bir tabak daha çorba koysana </p><p>bugün 20 kadın daha kocası tarafından öldürüldü. </p><p>Şemdinli'de patlama 10 asker şehit </p><p>bezelye çok güzeldi ellerine sağlık. </p><p>Ve kanıksıyoruz, her şeyi kanıksıyoruz, biz ölmedik ya ve zaten o rakamlardan biri olmayacağımıza göre aç bakalım star tv'de filanca diziyi, master şef de kim elendi acaba bugün.</p><p>Geçen, yeni yasaklarda bayağı bir alkol aldım tekel bayii ab,i hafta sonu sekize dek açığız demesine rağmen korkup bayağı aldım. Biralar,şaraplar votka ve viskiler. Zira korkuyoruz, öyle ya bir gece yarısı tweet atar muktedir ve o anda bir yasak başlayabilir, örneklerine yakın zamanda hepimiz şahit olduk. Allah'tan kabile devleti değiliz ya öyle olsa ne olurduk değil mi. </p><p>off çok hızlı gidiyorum ve yazı başladığından beri bir 75'lik şarap sona erdi gibi. Yazacak çok şey var daha ama şükür biraz çakır oldum sanki, başım belaya girsin istemem. Geçen yukarıda bahsettiğim o stoğu bir gece de bitirdim ve aksine bırakın sarhoş, çakır falan olmayı uykum bile açılmıştı. Bu fırsatı değerlendirip uyayayım bari, öyle ihtiyacım var ki.</p><p> Devamı gelecek bu yazının şimdi müsaadenizle, sevgiler...</p>Balthushttp://www.blogger.com/profile/02523247914255400654noreply@blogger.com7tag:blogger.com,1999:blog-1294259117253751340.post-77982339869146192152020-11-18T20:50:00.003+03:002020-11-18T20:50:24.225+03:00Duyurumsu<p> Yakındır, dönücem buralara ve belki bu akşam. Kötü şeyler yazıcam he insan gördüğünü yazar değil mi. Öyle doluyum ki kusmam lazım bunları, sanırım yorumları da kapamalı zira kanımca tartışmaya açık konular değil bunlar. Ben uzun zamandır hiçbirinizi okumuyorum yazmadığım gibi. Bence sizde beni okumayın,zaten size değil kendim için yazıcam ve belki yüzyıl sonrası için. Çok uzadı, telefondan ve bir cafeden yazıyorum. He neden bu ön bilgilendirmeyi yapıyorum,ne gerek var? Sanırım kendimi baskılamak için,belki yazmaktan cayarım diye olmalı. Kendinize iyi bakın.</p>Balthushttp://www.blogger.com/profile/02523247914255400654noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-1294259117253751340.post-12785521879965762132020-07-25T02:30:00.000+03:002020-07-25T02:30:47.381+03:00100 promil alkollü yazılar...<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi7XAaG_FnB270y70yBybP2KLEzw0yb1kHykJr32kzxTiHmsEIuMvtSM3iBboUN0Ppf-nxhOzDjKheMN7H9lCz5NY3C2GqaY5WzYTA1d1B4f0xDmpg2kburXaOLNu_C4IKzYCx2t66SKkU/s750/55eb11dcf018fbb8f8a910e8.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="422" data-original-width="750" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi7XAaG_FnB270y70yBybP2KLEzw0yb1kHykJr32kzxTiHmsEIuMvtSM3iBboUN0Ppf-nxhOzDjKheMN7H9lCz5NY3C2GqaY5WzYTA1d1B4f0xDmpg2kburXaOLNu_C4IKzYCx2t66SKkU/s320/55eb11dcf018fbb8f8a910e8.jpg" width="320" /></a></div><div><br /></div><div>Yazmak için geçilir yazının başına susmak için değil,yaklaşık yarım saattir bu boş ekrana neden bakıyorum öyleyse ve söyleyecek o kadar şeyim olmasına rağmen,neden...? Silivri'nin soğuk olması falan da hani hiç bir zaman umurumda olmadı. İnancımı yitirmiş olmalıyım, Tanrı'ya olan olan inançtan bahsetmiyorum (onunla alengirli bir diyaloğumuz var,kah dargın kah barışık ) evet taksonomik sınıflandırma da bende sizin gibi bir homo sapiensim, lakin artık kendimi sizden biri gibi hissetmiyorum. Bu hunharca cinayetleri işleyenlerle aynı türden olamam, hele penislerini iktidar olarak görenlerle hemcins olmam imkansız.Aynı şekilde vajinalarını pırlanta gibi değerli sanan ve bundan başka vasıfları olmayan kadınları da biraz kitap okumaya davet ediyorum. Emin olun parlak bir zeka kadar seksi olan bir şey yoktur.</div><div><br /></div><div>Hayırlısı olsun,gene sarhoş kafa geçtik yazının başına, sabah yine merakla bakacağım ulen ben ne yazdım diye. Ama pilavdan dönenin kaşığı kırılsın,bu gece bu yazı kağıda dökülecek. Mary Jane diye bir kadını dinleyerek yazıyorum, ismi dışında fena değil doğrusu. Spider Man'in sevgilisi değil miydi bu yahu ? </div><div><br /></div><div>Neyse biz yazmaya devam edelim bakalım ne çıkacak bende meraklardayım, yarraklardayım gibi oldu ya neyse . Bugün Lozan'ın yıl dönümü, o Lozan'ki tapusudur vatanın amma velakin başka bir şey kutlanıyor böyle bir günde,ne diyeyim. ( tam burada biraz tırstım sanki,oysa ileri demokrasi var diyorlar memlekette) Ulan gene sağlam içtik sanırım kapa parantezi bulamadım klavyede belli bir süre. Gerçi ilerleme var bende,kaç zamandır sarhoşken karıya kıza yazıp ilan-ı aşk falan ilan ediyordum,bu daha sağlıklı gibi. (zaman gösterecek)</div><div><br /></div><div>Tüh be,alkol bitmek üzere,neden daha fazla almadım ki ? Ha pardon, zamlarrr,zamcıklarrr,ötvler falan. Bak sayın iktidar sarhoş olmamazı böyle engellersen,millet pasif agresyondan vazgeçip sahaya iner diyeyim sana ben,arkadaş tavsiyesi.</div><div><br /></div><div>Haaa! bakın bu kızı seviyorum,hatta bir mekanda rastlasam yürürüm. Neydi adı,ha! melek mosso. Konser öncesi hemcinslerine yaptığı bir konuşmaya şahit olmuştum, Jan Dark gibiydi ve nefis bir manifesto atmıştı. Veee lanet alkol bitti,şişe de durduğu gibi durmuyor meret hemen bitiyor. </div><div><br /></div><div>Sıkıldım...Oysa ne doluydum. Dedim ya,inancımı yitirdim. Geçen çalıştığım mağazaya bir genç kız girdi henüz on beşinde olsun. Ağzından salyalar akıyordu ve yürümeyi yeni öğrenmiş gibiydi. Spastik falan olmalı emin değilim,babası koştu ardından nefes nefese,benim yaşlarımda bir adam. Maske zorunluluğu var mı dedi kızı için,yok abi dedim. O dünya tatlısı kız sattığımız salıncağa atmıştı kendini. Yanlarına gittim,kıza selam verdim. O güzel gözleriyle bana bakıyordu. Nasılsın küçük hanım dedim,konuşamıyor dedi babası ve ekledi bir kaç ay önce yürüyemiyordu hatta,şimdi tutamıyoruz dedi. Konuşuyor abi,o güzel gözleriyle bana neler neler anlattı dedim. Anlıyor dedi babası,sadece konuşamıyor. Konuşuyor güzel abicim,öyle güzel konuşuyor ki... </div><div>BİTTİ.</div><div><br /></div>Balthushttp://www.blogger.com/profile/02523247914255400654noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-1294259117253751340.post-27711840781848000902020-07-08T01:40:00.002+03:002020-07-08T01:40:45.881+03:00alkollüleştiremediklrimizdenmisiniz<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/-nTXWNgQAWI" width="320" youtube-src-id="-nTXWNgQAWI"></iframe></div><div><br /></div><div>biliyor musunuz sarhoş olmak güzel bir şey,mesela şimdi olduğu gibi. Demek artık sabahları beş yıldan beri düzenli aldığım antidepresanlar artık bir işe yaramıyor. alkolluyken çok yazının başına geçti ama hiç bu kadar matizken yazmamıştım doğrusu. Şimdşiden şmla hataları için affola diyerek yazıya başlayalım.</div><div>her ne kadar her on kişiden yedisi 25-30 falan gösteriyorsan falan dese de yaş 40 oldu sayın okur. Artık bir şeyler yapmak için son fırsaqtlar bunlar. Şindiii çok hoşlandığım hatun bu tabiri kullandığım için özür dilerim der ki bana levo fuckbody olalım bir çatı da yaşayalım ama canımız başka birini isterse karışmayalım birbirimize. yapamam lan ben bunu x hatun seviyorum çünkü seni sanki,emin değilim ama sanki öyle. Ve o takdire şayan tecrüben korkutuyor beni,çoğu fenni sünnetçiden daha çok penis görmüş olmalısın. VE sanki başka biri daha var asıl hoşlandığım içi bomboş olan safi güzellikten oluşan genç bir hatun, tam bir boşluk sanki beyni sadece bir aksesuar,hormonlarım lanet hormonlar. O da yakışıklı biri olduğumun hakkını teslim ediyor ama anası ile aynı yaştayım be, ve dert ediyor bunu. Ve kabul etmek gerekir ki beni tek cezbeden bu işin şmkansızlığı. </div><div>ve yakın zamanda her açıdan tam match up bir hatun çıktı karşıma,hani bayagğı da güzel ama şu elektrik midir nedir onu hiç alamıyorum lan. yarın bir kahve içmek için sözleştık dur bakalım.</div><div>bunlar işin aşk kısmıydı, şimddi detaya girmek biras narsisik kçar diye yazmıyorum çokca yeteneği olan biriyim ben, hasiitir bardağı ıkaladım bira laptopa döküldü oldugu gibi bir dakika.... hıı nerde kalmıştık...Evet arık iu kponformisyt konformist yanımı terk etmeli ve hayalini kurduğum şu işlere bir el atmalıyım.Kaybedeceğim tek şey zincirlşerim olacak.</div><div>Öte yandan dünya ama özellikle ulkenin durumu vahim. Üzülüyorum,durumlar çok kötü. Bugğün okudum bu corona neandertallardan kalan bir salgınmış,şayet öyle ise ki bu arkidişler tuhaf bir şekilde kayboldu tarih sahneinden demek şimdi sıra bizde. </div><div>o zaman neden yazıyorum,hazır fıtsat varken bir kaç kitap daha okumalı ölmeden, şimdi alta vaktinizi alığım için küfür edebilirsiniz. iyi geceler.</div><div>ha bir dakika eskiden sizi biri takip edince,üzerine tıklayıp sayfasını görebilliyot ve takip edebiliyordunuzz. Simdi yeni arkadaşların takip ettiği sayfaları görebiliyor ama kendi sayfalarını göremiyorum. Bir yandan merak... işte öyle ,kimsiniz nesiniz yazın buraya iyi geceler...</div>Balthushttp://www.blogger.com/profile/02523247914255400654noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-1294259117253751340.post-1258721329694844542020-05-30T17:29:00.001+03:002020-05-30T17:29:58.361+03:00naber insanoğlu !<div>Nereden başlamalı bilmiyorum,anlatmak istediklerimin ne kadarını yazıya dökebileceğim şüpheliyim. En çok korktuğum ise ortasında bir yerde sıkılıp yazıyı sonlandırmak ki sıkça yaptığım bir şey bu. Geçen, beni bir abi,bir usta gibi gören bir genç, konuşmamızın ortasında şaşkınlıkla "nasıl yani yazının başına geçince ne yazacağını bilmiyor musun" diye sordu. </div><div><br /></div><div>şimdi biraz kendimi övücem mutevazılığın esamesi bile okunmayacak. yazmayı her ne kadar seviyor olsamda aslında ben bir konuşmacıyım. Bilgi birikimim müthiştir,gugulu siktir et bana sor diyecek kadar. Ki bu övünelisi bir şey değil,zeka övünelisidir kaldı ki ben zeki biri değilim. Sadece bilgiliyim ki bu biraz mesai harcayacak her faninin ulaşabileceği bir melekedir.( meleke ise şayet) Bir arkadaşımın ismini bile gün içinde defalarca unutan şaşıran ben, elli yıl öncesine ait bir filmin tüm castını sayabilir, yıllar önce bir siyasinin gündeme dair konuşmasını kelime kelimesine aklımda tutabilirim.Örnekler çoğaltılabilir,ne demek istediğimi anladınız umarım. Böyle olunca insan aslında kabak gibi ortada olan başımıza gelecek şeyleri herkesten önce görebiliyor. On onbeş tane periyodik aralıklarla iletişime geçtiğim bir arkadaş grubuna 2020 yılında virüs mirüs gibi spesifik argümanlar sunmasamda yaşanacakları neredeyse birebir anlatıp uyardım. Ve daha fazlasını... Bu daha fazlası kısmını burada da yazabilirim ama klavyenin tuşlarına basmak çok can sıkıcı benim için,ama karşılıklı çay içsek bir iki saat içerisinde size her şeyi aktarabilirim. </div><div><br /></div><div>İşte bu bir konuşma olsaydı neden böyle bir giriş yaptığımı unutmayacak devam edecektim. an itibariyle unuttum zira tuşlara dokunurken zihnim akmaya devam ediyor hızına yetişemiyor ve unutuyorum. allahtan çok hızlı konuşuyorum,çoğu insanın ne dediğimi anlamayacak kadar hızlı.</div><div><br /></div><div>Ben bir sosyalistim, ve dolayısıyla hep umutlu olmalıyım. Ama ilk kez yurdum insanına olan inancımı yitirdim. Hatta coğrafyanın dışına çıkalım,insanoğluna olan inancımı yitirdim hatta artık sizleri bir tehdit olarak görüyorum. Müthiş bir akıl tutulması yaşıyorsunuz, hepiniz başkalaştınız, bunun farkında değilsiniz maalesef ve bu cümleleri okuyanlar beni bir deli olarak görüyor olmalı, ben olsam öyle düşünürdüm. o kadar manipülasyana uğradınız ki, çok değil on onbeş sene önce yaşansa sokaklara çıkacağınız olaylar size artık o kadar vaka-i adiye olarak geliyor ki... İstila edildiniz, istila sözcüğünü burada bilinçli olarak kullanıyorum. Ne demek istediğimi anlamanız için bir geneçekim olan başrolünde Nicole Kidman'ın oynadığı istila filmini izlemelisiniz. Sözüm ona gezegeni dünyadışı varlıklar istila etmiştir. Her ademoğlunu yavaş yavaş kendilerine dönüştürürler, henüz dönüşmemiş birini anlamak çok kolaydır. Diyelim bir kadın kendini çatıdan aşağı atıyor,veyahut birini sokağın ortasında hunharca katlediyorlar,eğer bu durumda bir tepki vermeyip günlük rutininize devam ediyorsanız bir sorun yok, ama bir çığlık attınız diyelim,veya yardıma kalktınız,geçmiş olsun,dakikalar sonra artık siz de onlardan biri olacaksınız.</div><div><br /></div><div>Hollywood sinemasına bakın,son on yıldır öyle çok filmin içine dünya nüfusunu yarıya indirmek isteyen bir psikopat ve ona engellemeye kalkan insanların filmi pomplanadı ki, kötüsü ise verilen göndermeler ulan herif haklı aslında dedirten filmlerdi. Mental olarak hepimizi hazırladılar. Sıkıldım kusura bakmayın,bir yandan alkol almamın da tesiri var bunda sanırım. Durun biraz daha inat edeyim bakayım.</div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">bunu da izleyin lütfen :</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/33vJ-cjpyLw" width="320" youtube-src-id="33vJ-cjpyLw"></iframe></div><div><br /></div><div><br /></div><div>Virüs öyle kolay bitmeyecek, 1929 yılındaki büyük buhranı biliyor olmalısınız,daha kötüsüne hazır olun,kaldı ki zaten başladı bile. Kozmik boyutta yaşanacak olaylara hazır olun, blue beam project veya değil hazır olun. Enerji kaynaklarınının tükenişine - başta su- ve akabinde yaşanacak büyük göçler ve savaşlara girmiyorum bile. Yok efenim kapitalizm bitecek sosyalizm benzeri şeyler gelecek zırvalarına itibar etmeyin. Yakın tarihte insanlık hiç olmadığı kadar vahşi olacak, çünkü bundan sonrası artık survival . Doğal yahut yapay,seleksiyon başladı. Torunlarımız marsa fezaya açılacak lakin biyolojik torunlarımız değil, yapay zeka,makinelerin yükselişine hazır olun. Ha diyelim hazırsınız mental olarak, bilin istiyorum geriye kalanlarımız "yeraltında" yaşamlarını idame ettirecekler. Hadi silmeyip paylaşayım bu yazıyı ve sizler de gülüp geçin. hoşçakalın.</div>Balthushttp://www.blogger.com/profile/02523247914255400654noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-1294259117253751340.post-72852825274153571102020-04-19T05:00:00.000+03:002020-04-19T05:08:55.985+03:00okumak şakaya gelmez<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div style="text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEihMDNwanlAgYHtCZa9-qDo6Jjw1k7G9L36tNoX8EAzdu_trrqJRWxIofzxMmygiaKoGFMGysPMFo14DbvvgSMOiIvIkJJWCFKuwO7vIS1lO4eEZMh1iYUN5_QA3HJ1dW1HRkvLeOMo0vc/s1600/1_lbDtWN7159dgsQ4jS6dsbw.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1067" data-original-width="1600" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEihMDNwanlAgYHtCZa9-qDo6Jjw1k7G9L36tNoX8EAzdu_trrqJRWxIofzxMmygiaKoGFMGysPMFo14DbvvgSMOiIvIkJJWCFKuwO7vIS1lO4eEZMh1iYUN5_QA3HJ1dW1HRkvLeOMo0vc/s320/1_lbDtWN7159dgsQ4jS6dsbw.jpeg" width="320" /></a></div>
<br />
"yaşamak şakaya gelmez büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın", der ya sevgili Nazım. Bilinmelidir ki okumakta ciddi bir eylemdir,asla şakaya gelmez.Getirdikleri ve götürdükleri olur insandan, evet bir şeyleri götürmeli ki yenileri gelebilsin. Kütlesi en ağır şeylerdir kitaplar diğer nesnelere asla benzemezler. Evinizdeki tüm objelerle veya üzerinizdeki yadigar bir takı ile bile test edebilirsiniz bunu. Mesela babadan kalma kurmalı bir saat en az yirmi yıldır kolunda,babanı hatırlarsın,geçmişi, çocukluğunu,acı ve tatlı anıları. evet, elbette evdeki bir beyaz eşyadan daha fazladır hacmi,yoğunluğu. Hadi şimdi bir kitaplığına göz at,mesela ben Kafka'nın tüm külliyatını bir araya koymuşum.Dava'ya bakıyorum,yıllar önce okunmuş ve bitmiş. Sonra belki zaman zaman açılmış,tekrar okunmuş. Bir yerlerin altını çizmiş ve daha önceki okumalarda neden altını çizdiğimi hiç anlamadığım yerleri sorgulamışım. Artık o eski samimiyetini yitirmiş iki eski dost gibiyiz. Coronadan önce ve sonra diye bir milat olacağı gibi bu bazı kitaplar içinde geçerlidir. Kafka'dan önce ve sonraki ben asla aynı kişiler değiliz. Tüm hayatı etkiler bazı kitaplar,bazı yazarlar. Bir yanın memnundur diğer yanın bin pişmandır o kitabı okuduğuna. Hani hayattan çok ağır bir darbe alırsın ya ve sonraki yıllar dua edersin o zor zamanları yaşadığın için. Tecavüze uğramışsındır bir bakıma,zihinsel bir tecavüz. Hani nasıl anlatsam noel babanın aslında gerçek olmadığını idrak edersin ya.. Hani ölümün gerçekte ne olduğunu anlar ya bir çocuk ( sahi hangi yaştır o ) işte o soğuk gerçeği biliyorsundur artık,eski sen o anda bitiverir. o an ,o lanet olası an bir milattır işte.<br />
<br />
Demem odur ki tekrar sayın okur,okumak şakaya gelmez ciddi bir eylemdir. Sorumlulukları vardır, risklidir coğu zaman,bu bilinçle aralayacaksın o sayfaları, o mangal gibi yüreğe sahip olacaksın.Mazoşist olacaksın biraz en basit haliyle. Yazarken hissediyorum şu an bu en ciddi yazım benim ve lanet bilgisayarı bunun için açmamıştım dahi.<br />
<br />
İçiyorum bu salgın günlerinde şimdi olduğu gibi,bir alkolik olmama belki çok az kaldı. Masamın en uç köşesindeki Sartre'ı görmek yazdırdı bunları bana. Bir sorumluluk addettim birden,farz gibi bir şey hani neredeyse.Ya da sarhoşum ve saçmalıyorum. Alkol ve kitap bu ikisi yanyana gelince hemen aklıma Latife Tekin gelir. Şimdisini bilmem ama çiçeği burnunda bir yazar iken sağlam içtiğini duymuştum bir belgeselde,belki henüz onyediymiş yaşı. Bak şöyle kafamı bir çevirdim ve Raskolnikov'u gördüm, hani şu Dostoyevski'nin suç ve Ceza romanı canım. Bir insan raskolnikov'la tanıştıktan sonra aynı olabilir mi hiç, hele ki bir proleterse o kişi,hele henüz onyediyse yaşı ve henüz bilmiyordur ama hemen arkasından tutunamayanları okuyacaksa...Ha canım çocuk,ne yaptın kendine sen.<br />
<br />
Dostlarım var bir şekilde edebiyat dünyasına adım atmış, ve artık kırk yaşında bir adamım ben. Ne çok kişiden duydum yaz diye. Dedim ya okumak ciddi bir eylemdir,dolayısıyla yazmak. yazının başından beri refere ettiğim yazarların ayarında olmayacaksa yazık değil mi o okura sorarım sizlere. Alkol yanımda,bitmek üzere ve daha gece iki buçuk . Fazılın piyano konçertosunu dinliyorum bir yandan,beethoven'dan çalıyor. Ciddi adamlar bunlar,ciddiyetle dinlemeli. Demem odur ki sanat ciddi bir iştir,öyle şakaya gelmez sayın okur. Muhakkak Da vinci büyük bir ciddiyetle çizdi mona lisa tablosunu. tarkovski gayet ciddi bir şekilde yönetti Solaris'i... Solaris , ne rahatsız edici bir filmdir sahiden o.<br />
<br />
hadi bitireyim artık,peki ben neden mi açmiştım bilgisayarı emin değilim,sanırım kaydettiğim hoş hatunlardan birini geçecektim boş kağıda. Ya da ekstra bir geiir olsun diye youtuba bir video hazırlaacaktım. ama şimdi sanırım içmeye devam edeceğim ve düşüneceğim. Ve bilmem söylemem gerek var mı ama, düşünmek cok ciddi bir eylemdir,düşünün bunu....</div>
</div>
Balthushttp://www.blogger.com/profile/02523247914255400654noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-1294259117253751340.post-5954441491659789752020-04-02T23:51:00.003+03:002020-04-02T23:51:57.906+03:00Bir ben var,bir de ben var gene...<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
Bir kaç saat önce öldüm sayın okur. Geçen hafta da ölmüştüm ve ondan önceki hafta ve de ondan önceki. Kaç kez ölebilir ki bir insan ya da şöyle de sorulabilir,kaç kez dirilebilir? Bir,iki...sekiz,dokuz...? Dün gece çiçeklere su verdim ve insanların korkunç öykülerini anlattım onlara. Sonra televizyonu açmaya çalıştım ama lanet kumandanın pili bitmiş. Yapılacak en doğru şey telefonun vpn'nini açıp porno izlemek gibi geldi bana. Ne demişti Woody Allen :"Sevişmek briç oynamak gibidir. Eğer iyi bir partneriniz yoksa iyi bir eliniz olmasını ummalısınız." Karış açtığım zaman 25 santimlik bir elim var ve demircilik yaptığım yılların aksine o kadar nasırlı değil,daha yumuşak doğrusu.<br />
<br />
Bir süre sonra kendimi korona virüsü ile ilgili haberler izlerken buldum. Bomboş New york sokakları, sanki distopik bir filmden sahne gibi ama basbayağı gerçekti işte. Sonra,sonra bir baktım ertesi güne uyanmışım, alkol aldım ve ellilik bir viskiyi mozart dinleyerek neredeyse bitirdim. Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisi aklıma geldi, madem öleceğiz entelektüel ihtiyaçlar hava civa değil de nedir Allahaşkına. Daha çok kadınla sevişmeliydim, ne de olsa ölüm haklarım azalmış gibiydi. Kaç canlı olabilirdi ki bir insan? Görülen o ki sağlıklı düşünemiyorum sayın okur. Bu gece deli gibi içmemin sebebi makul bir saatte uyayabilmek umudu,yoksa bu durmaksızın çalışan beynim biliyorum ki bir uyuşturucuya ihtiyaç duymayacak denli normalin üzerinde seyrediyor. Sabah ben ne yazdım ulan diye pişman olmamak adına burada noktalamak en mantıklısı gibi.Sağlıkla kalın,hoşça kalın...</div>
Balthushttp://www.blogger.com/profile/02523247914255400654noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-1294259117253751340.post-69689007066172710132020-03-21T22:18:00.003+03:002021-01-12T02:02:07.995+03:00Karantina mı, o da ne ?<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Tam iki yıldır 2019 ve 2020 de olacakları neredeyse tümüyle bildim. Ve şunu da biliyorum ki bu süreçte en çok ihtiyacımız olan şey gülümsemek, yüksek bir moral,olabildiği kadar...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Gündem malumunuz corona ve an itibariyle 65 yaş ve üstüne sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Ve belli bir yaşın üzerindekiler bu yasağa asla riayet etmiyor,nasıl etsin ki. 40 yaşında biri olarak onları çok iyi anlıyorum. Biz gözümüzü sokaklarda açtık,oyunlarımız saklambaç,körebe gibi kolektif oyunlardı. Fast foodumuz annemizin yaptığı salçalı ekmekti,bir elimizle ekmeği ısırırken önümüzdeki topla arkadaşımızı çalımlamaya çalışıyorduk. Siz evde playstation oynarken sipariş verdiğiniz hamburgeri yiyor bir joystick yardımıyla gol atmaya çabalıyorsunuz. Okula başladık hoca ödev verdi mi hemen yanımızdaki internet kafelere değil şehrin merkezindeki kütüphanelere doluştuk. Pierre Loti'ye sevgilimizle birlikte gün batımını izlemek için çıkıyorduk,günümüz gençleri gibi instagram da story atmak için değil. Taa <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/555K" target="_blank">555k</a> döneminden beri otoriteye bir isyanımız olursa sokaklara dökülüyorduk. Sizler çoğunluk twitter da hastag açıyorsunuz. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Yazı şuna evrilmesin,gençlerle bir derdim yok. Sadece, çağında ilerlemesiyle değişen başkalaşan insan popülasyonunu anlatmaya çalışıyorum. Günümüz ebeveynlerinin en büyük derdi çocuklarını şu tablet pc gibi cihazlardan biraz olsun koparıp sokağa çıkarmak değil mi allasen. <b>Gençler heyy! farkında mısınız siz hep bir karantina altındaydınız zaten.</b> Diyelim topyekun sokağa çıkma yasağı ilan edildi ve uzadı gitti bu süreç,pek zorlanmayacağınız aşikar. Biraz egzajare edelim ,belki de bir sokağa çıkma yasağı olduğunu fark etmeyenler bile olacak aranızda. Şu illeti def edince şöyle yeni bir virüs çıksa ya ne güzel olur. ( COVID-20 sadece günün en az sekiz saatini dışarıda geçirmeyenleri tehdit ediyor ) </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bende radikal kararlar aldım ama misal; </div>
<div style="text-align: justify;">
Şu süreç bir geçsin doğru beyoğluna atıcam kendimi,umarsızca içicem ve şu karşı masada bana gülümseyen hatunun ( hep olur öyle bir hatun)yanına seğirticem. Bir kaç dakika sonra ne kadar boş ne kadar ebleh olduğunu fark edeceğim. Ve bir yandan telefonuma şu notu yazıyor olucam" Levo ilk iş bir göz doktoruna randevu al" Ama bu sefer yılmıyacağım sayın okur. Madem yaşam bir pamuk ipliğine bağlı,o kadar da şey etmemek lazım değil mi ;)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
O kadar da şey etmeyeceğimiz günlere uyanmak üzere sağlıkla kalın...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<b><span style="color: red;">BONUS:</span></b></div>
<div style="text-align: center;">
<b><span style="color: red;"><br /></span></b></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen="" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/SNLnR2ceFfg/0.jpg" frameborder="0" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/SNLnR2ceFfg?feature=player_embedded" width="320"></iframe></div>
<div style="text-align: justify;">
<b><span style="color: red;"><br /></span></b></div>
</div>
Balthushttp://www.blogger.com/profile/02523247914255400654noreply@blogger.com9tag:blogger.com,1999:blog-1294259117253751340.post-54174878970048600142020-02-24T03:33:00.000+03:002020-02-24T03:33:56.821+03:00Başlık yok<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
Yazmasam ölürüm, ya yayınlamasam...?cıkk! bi şeycik olmaz.<br />
Nefes almasam ölürüm, bedenim ölmesine engel bu. Sadece bu kadar...ya gerçekte?<br />
......püff! Edebiyata gerek yok,dönerim belki yakında ya da tümden kapatıcam sayfayı. Dürüst olmak gerekirse bloğun zaten yazma kısmı cezbediyor sadece ve zaten onu bir şekilde yapıyorum. Okumaya gelince maalesef o kısmı bu mecrada hiç ilgimi çekmiyor kaç zamandır. İnstagramı da kapamalı o da saçma. Bu kadarını paylaşma ihtiyacı duymuş olmalıyım anlam veremesemde. Radyo da Tanju Okan çalıyor, saat 03:33 sevgiyle kalın.</div>
Balthushttp://www.blogger.com/profile/02523247914255400654noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-1294259117253751340.post-23063550294691735502020-01-02T14:48:00.005+03:002020-01-02T14:54:30.733+03:0040 yaş sancısı<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhLGynTyzZWu1qXgOnh3WIkPY1WgtzlPCRaWUSLD6vRdvQZbzvVmRqDGGZarTeVowHy_ehC8N9mOd3kWVXnevUhc77vnmv7TivceZAVTE_U4u-u4d_htS5jz5eTtLVTjZxLoIBiNvRkFXI/s1600/40.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="544" data-original-width="900" height="193" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhLGynTyzZWu1qXgOnh3WIkPY1WgtzlPCRaWUSLD6vRdvQZbzvVmRqDGGZarTeVowHy_ehC8N9mOd3kWVXnevUhc77vnmv7TivceZAVTE_U4u-u4d_htS5jz5eTtLVTjZxLoIBiNvRkFXI/s320/40.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
On gün kaldı sadece on gün,göz açıp kapayana dek geçecek kadar kısacık bir süre. eğer elimi çabuk tutmazsam o gün aynadaki yansımama bakıp şöyle diyeceğim : " bravo Levent didindin durdun ve tam kırk yılını boşa harcamayı başardın"<br />
<br />
Kibir miydi,kendimden çok mu nefret ediyordum,kontrol manyağı mıydım yoksa Narkissos'u kıskandıracak kadar kendime aşık mıydım. Hiç bir şeye dahil olmak istemiyordum ve her şeye dahil olmak. Şekspirin dediği gibi sadece bir yaşantımız var,öncesiyle mukayese edemez sonrasıyla telafi edemeyiz. o halde tercihlerimizin doğruluğundan ne kadar emin olabilecektik. Hangi okulu okumalı, hangi işe yönelmeli,hangi kızı hayatıma dahil etmeliydim. bir şeyi seçmek diğerlerinden vazgeçmek olacaktı. Vazgeçişlerden korktum sanırım ve şuna karar vermiş olmalıyım,eğer bir şeyi tercih etmezsem vazgeçeceğim hiç bir şeyde olamayacaktı. her zaman olası tüm tercihlere kapısı aralık bir hayat, ne yalan söyleyim bu karar çok dahiyane gelmişti. yalnız 40'a sayılı günler kala ancak idrakına varabildim. Vazgeçişlerden korkarken tam da kucağına düşmüşüm. Bilmiyorum belki de öncesi ve sonrası olmayan bu tek kullanımlık hayata,dolayısıyla Tanrı'ya bir nevi protesto çekmiş olmalıyım. Şimdi bir hatun var,henüz küçük flörtleşmelerle geçiyor. İtiraf etmeli ki çok güzel ama şu an hakkında tek bilebildiğim bu ve takdir edersiniz ki bu kadarı oldukça yetersiz. Her ne kadar sosyoloji mezunu olsam da bende ön yargıların cazibesine kapılıp şöyle düşünüyorum,sadece o kadar gerisi yok bu kızda. he ne duruyorsun ötesini öğrenmek için çabalasana dediğinizi duyuyor gibiyim. İşin burasında da pratik eksikliği var, bir hatunla nasıl vakit geçirilir anımsamayacak kadar uzak kaldım bu işlerden. Hem ya haklı çıkıp beğenmezsem daha kötüsü ya o beni beğenmezse. Beni beğenmemek ne haddine birinin,yakışıklı karizmatik entelektüel Levent'i beğenmemek :) Egom nasılda sarsılır,ben lütfedip hanımefendiye yazılıcam ve o reddedecek,şimdiden ayar oldum kıza iyi mi. He diyelim her şey iki taraf içinde olumlu geçti. sonra, sonra ne olacak. Bir sürü vazgeçiş, filancanın sevgilisi Levent,filancanın eşi Levent, şu çocukların babası Levent.. ya zaten pek memnun olmadığım işimden istediğim anda istifa edebilme özgürlüğü. Kendimden başka kimsenin sorumluluğundan mesul olmama özgürlüğü...Kimim ben? Yazdıkça tıkanıyorum oysa bir çözüm yolu çıkacak bu yazıdan diye düşünüyordum. Yoksa on gün sonra: "aferin be Levo 40 yıl boyunca müthiş idare ettin devam et be koçum" mu diyeceğim? Aranızda psikoloji mezunu var mı,el aman dostlar.<br />
<br />
Sartre'in Hürriyet'in yolları üçlemesini tekrar okuyorum bu günlerde. İlk ikisini yıllar evvel okumuştum serinin son halkasını okumadan evvel tekrar en baştan başlamanın en iyisi olacağını düşündüm ve şimdi akıl çağını okuyorum yeniden. Mathieu lanet mathieu, o kadar benzeşiyoruz ki onunla romanın sonunda hayatımın rotasını çizmeme yardımcı olacak bir seçim yapmış olmasını diliyorum onun. Yoksa böyle geçip gidecek işte ömür ve belki de böyle geçmeli. Yakın takipçilerim bilir defalarca söylemişimdir bu seriyi okuduktan sonra tamamdır,ölebilirim.Yani gözüm açık gitmez.<br />
<br />
Belki burada yazmayalı bir hayli paslanmış olabilirim ya da siz romanı okumamış olabilirsiniz. Mathieu kimdir,nasıl bir halet-i ruhiyesi var diye merak ederseniz ( ve bir o kadar ona benzeyen Boris) şu aşağıda verdiğim linki okuyun lütfen. Okuyun ki belki yorumlarınızla şu salak bana bir yol gösterirsiniz. Sevgiyle kalın. İyi seneler...<br />
<br />
ilgili link :<a href="http://kitaplardananlamayanadam.blogspot.com/2012/09/jean-paul-sartre-uyansakl-cag.html" target="_blank"> kitaplardananlamayanadam.blogspot.com</a></div>
Balthushttp://www.blogger.com/profile/02523247914255400654noreply@blogger.com7tag:blogger.com,1999:blog-1294259117253751340.post-47755344518546044332019-09-11T02:50:00.000+03:002019-09-11T02:50:10.723+03:00Woody'nin Newyork'u, İstanbul'un Levo'su<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhw-WRipHNC2Ma6mENTCG7B6DpIRZhjA3AZ-KJhRhypk7pLb-I3e_mmUU2vT0FINkArVjpWHE8B5bH7zUwQo9b8Awnx5-8LE3AZHL6iiqsQWk2N9ERQ2eGBi6en3xi3mvMHt5yByYkEe5U/s1600/New-Yorkta-Ya%25C4%259Fmurlu-Bir-G%25C3%25BCn-..-1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="427" data-original-width="640" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhw-WRipHNC2Ma6mENTCG7B6DpIRZhjA3AZ-KJhRhypk7pLb-I3e_mmUU2vT0FINkArVjpWHE8B5bH7zUwQo9b8Awnx5-8LE3AZHL6iiqsQWk2N9ERQ2eGBi6en3xi3mvMHt5yByYkEe5U/s320/New-Yorkta-Ya%25C4%259Fmurlu-Bir-G%25C3%25BCn-..-1.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
"İstanbul'u Artık Hiç Sevmiyorum", rast makamında çalan bu enfes şarkının nakaratına, odamda yapayalnızken dahi eşlik edemediğimi fark edince, anladım ki bu tuhaf şehre koşulsuzca aşığım. Tuhaf kelimesini alelade kullanmadım tıpkı yönetmen Woody Allen'in New York'a olan aşkı gibi. Neden bahsettiğimi anlamak için ustanın filmografisine aşina olmanız gerekir,en azından konusu New York'ta geçenlere.<br />
<br />
Geçen hafta ustanın son filmi "a rainy day in newyork"u sinemada izledim. "vicky cristina barcelona" ve "rome with love" gibi filmlerden sonra ne yalan söyleyim Allen'ın tekrar anavatanına dönmesi beni ziyadesiyle mutlu etti. Tabi artık yaşı gereği onu sadece yönetmen koltuğunda görüyoruz kameranın önüne de tekrar geçebileceğini pek sanmıyorum. Usta 83 yaşında,filmin sonunda bu gerçeklik içimi burktu,belki de son filmidir bu. Filmin Manhattan veya Annie Hall gibi başyapıtlarından aşağı kalır yanı yok sayın okur. Baştan ayağa bir Woody Allen klişesi izleyeceksiniz, ki klişeyi burada olumlu anlamda kullanıyorum. Zaten ondan beklediğimiz de bu değil mi onun severleri olan bizlerin. Mekan newyork,sürekli yağan yağmur,ikili ilişkiler,varoluş sancıları ve gene zeka dolu woody tarzı esprilerin fazlasıyla havada uçuştuğu bir film. Daha da ileri gidip ustanın en iyi beş filminin arasına rahatlıkla sokabilirim. o kadar altı çizilecek replikler var ki filmde,üzerine saatlerce düşünülecek,hatta yaşamımızın çeşitli anlarında cüretkarca kullanacağımız onlarca aforizma.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgrDNfROKAYxbJu7xBd41GZtk4F3qvHv_VV2GMCi8kszPHoWzr-4B_wZkTb9x_bPIMGJYft9f0EsUyeY6uSFdyAq2B00pXe7eGJp4dB1imnKdXAbEsWGqKegzwY603T23yCRAudMl_Vrko/s1600/New-Yorkta-Ya%25C4%259Fmurlu-Bir-G%25C3%25BCn-.-122.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="840" data-original-width="1257" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgrDNfROKAYxbJu7xBd41GZtk4F3qvHv_VV2GMCi8kszPHoWzr-4B_wZkTb9x_bPIMGJYft9f0EsUyeY6uSFdyAq2B00pXe7eGJp4dB1imnKdXAbEsWGqKegzwY603T23yCRAudMl_Vrko/s320/New-Yorkta-Ya%25C4%259Fmurlu-Bir-G%25C3%25BCn-.-122.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<br />
Oyunculuklara kısaca değinmek gerekirse düpedüz Woody'nin gençliğini giyiminden kuşamına beyazperdeye aktarmaya çalışan genç oyuncu Timothy bilmem ne vasatın biraz üzerindeydi. Ablasına aşina olduğum Elle Fanning gayet başarılı bir oyucu olacağa benzer. Selena Gomez denilen kızcağızın ise oyunculuk yaptığını ilk bu filmle öğrendim,sadece şarkıcı yönünü bilirdim. Bu sebeple notumuzu yüksek tutalım ve bir yedi verelim gence. Diğer bilindik rüşdünü ispat eden aktörlerden bahsetmeyeceğim,severim onları ve iyilerdi. İsimde vermeyeyim de casta bakmazsanız filminde güzel süprizler olur,bana oldu ;)<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhlcOqutu1hlREx9JXzznGW9-YRAGCrh5f-kS1LSdRESY9FYybpys9EbyyAlv6iO9Mio59aU7W7qtTL82s0fnchyphenhyphenFKIy5-rm5aOcie7pqLBwA6MtqyfxxW8sRnLcwOG4iPKwmvGdf1QsHc/s1600/shutterstock_9050962l.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="587" data-original-width="780" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhlcOqutu1hlREx9JXzznGW9-YRAGCrh5f-kS1LSdRESY9FYybpys9EbyyAlv6iO9Mio59aU7W7qtTL82s0fnchyphenhyphenFKIy5-rm5aOcie7pqLBwA6MtqyfxxW8sRnLcwOG4iPKwmvGdf1QsHc/s320/shutterstock_9050962l.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<br />
İşin haber kısmına geçersek film 2017 yılına ait fakat ustanın amazonla yaşadığı bazı problemlerden amerika'da bugüne dek yayınlanmadı.Kıta ötesine izin ise yeni verildi. Yani ilk kez konusu newyork'ta geçen bir filmi onlardan önce beyaz perde de biz izleyeceğiz. Konu malum, üvey kızına taciz olayları gene temcit pilavı gibi hortlamış sonrası falan filan. Bu arada belirtelim Woody mahkemece bundan aklandı. neyse bu sevimsiz iddiayı uzatmadan aklımda kalan bir iki replikle yazıyı sonlandırayım.<br />
<br />
<b>Hunter: (karısına gatsby'yi tanıtırken ) Gatsby çok duygusaldır cenazelerde hep ağlar,aslında düğünler de göz yaşlarını tutamaz.</b><br />
<b><br /></b>
<b>Gatsby : İkisinde de aynı sebeplerle</b><br />
<b><br /></b>
<b>################</b><br />
<b><br /></b>
<b>Asleigh :( çok ünlü aktörü görünce) İnanmıyorum siz Francesco Vega değil misiniz. Oda arkadaşım buna inanmayacak büyük bir hayranınız . Ertesi gün hapından sonra Tanrının yarattığı en büyük mucize olduğunuzu söyler hep.</b><br />
<b><br /></b>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe width="320" height="266" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/1Q0tqExFQT4/0.jpg" src="https://www.youtube.com/embed/1Q0tqExFQT4?feature=player_embedded" frameborder="0" allowfullscreen></iframe></div>
<b><br /></b>
<div>
<br /></div>
</div>
Balthushttp://www.blogger.com/profile/02523247914255400654noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-1294259117253751340.post-67221728544955771192019-09-02T17:31:00.000+03:002019-09-02T17:37:33.294+03:00Hippileri yakalım Bruşli 'yi dövelim <div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgVmEIw7ElPluHvontghCavdItxRsh5z89bGVZf-T77DuM1u8-Kr-mYWSOz_PwClc0fI6Bwr2fN4CvDxyHzlqY4QfOfhAaYyIWhVA1YvzDNCiXlkLPIEZlEJLfUuZrjHwWK5hdIEAstAM0/s1600/sharon-tate-9542251-1-402.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="300" data-original-width="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgVmEIw7ElPluHvontghCavdItxRsh5z89bGVZf-T77DuM1u8-Kr-mYWSOz_PwClc0fI6Bwr2fN4CvDxyHzlqY4QfOfhAaYyIWhVA1YvzDNCiXlkLPIEZlEJLfUuZrjHwWK5hdIEAstAM0/s1600/sharon-tate-9542251-1-402.jpg" /></a></div>
<br />
Merhaba. Bildiğiniz üzere uzun zamandır yokum,bu süre zarfında başta <a href="https://sezerozsen.blogspot.com/" target="_blank">momentos</a> abla olmak üzere bir kaçınız -birçoğunuz desem yalan olurdu- tekrar yazmam konusunda ricada bulundu ama bu beni tetiklemeye yetmedi. Hatta kendim bile çoğu zaman suçluluk hissetmeme rağmen kendimi tetikliyemedim. Daha önce de benzeri bir durum yaşamıştım ve beni tekrar yazının başına geçiren Kafka'nın doğum günü olmuştu;şimdi ise tetikleyici kuvvet, üstat Tarantino'nun son filmi oldu. Çıtaya bakar mısınız Kafka'lar,Tarantino'lar :)<br />
<br />
Evet,koca yazı Tarantino'nun son filmi gelsin diye gün sayarak geçirenlerden biriydim bende,peki bu beklemeye değdi mi işte şimdi bunu anlatacağım:<br />
<br />
Filme start verildiğinin dedikodusu çıkar çıkmaz konuya aşina olanlardan biri olarak çok heyecanlanmıştım zira <a href="http://www.beyazperde.com/sanatcilar/sanatci-5289/" target="_blank">Pedro Almodovar</a> ve güzeller güzeli eşi <a href="http://www.hurriyet.com.tr/kelebek/hurriyet-pazar/bir-sharon-tate-oykusu-41317555" target="_blank">Sharon Tate</a>'in yıllar önce başına gelen o korkunç ötesi olayı bilenlerden biriydim bir çoğu gibi (belki de azınlık). Almodovar karanlık bir adamdır ve asla sevmediğimi söylemeliyim. <a href="http://www.beyazperde.com/filmler/film-7120/" target="_blank">Rosemary'nin Bebeği</a> filmi sinematografik açıdan bir şaheser olmasına karşın sağlıklı bir bünyenin yapacağı iş değildir. Amerika'da "şeytana" tapınan bir çok tarikat vardır,bazı ünlüler açıkça bu tarikatlara üye olduğunu da söyler,örnekse Tom Cruise'un üyesi olduğu <a href="https://onedio.com/haber/gizemli-inanc-akimi-scientology-481286" target="_blank">scientology tarikatı </a>gibi. Sözün burasında yine bir başka usta yönetmen Kubrick'in çektiği <a href="https://www.youtube.com/watch?v=s_b-zpSnoHs" target="_blank">Eyes Wide Shut</a> filmini anımsatmak isterim. Cruise bu filmde eski eşi Nicole Kidman ile baş rolü paylaşmıştı. Neyse,fazla detaya girmeden bilmeyenler için bağlayalım; işte Almodovar'ın oyuncu eşi Tate bir gün Los Angeles'taki malikanesinde adeta şeytani bir törenin kurbanı gibi bir grup "hippi" tarafından katledildi ve üstelik doğumuna haftalar kala.<br />
<br />
Tarantino "Bir zamanlar hollywood'ta " filmiyle işte bu konuyu işleyecekti ya da en azından olay örgüsü bu konunun etrafında dönecekti. Açıkçası filmi izlemeden önce yönetmenin bu film vesilesiyle tüm hollywood'a küfür edeceği beklentisindeydim,peki beklentim karşılandı mı,ya da haklı mı çıktım? bir nebze evet. Tarantino bir çok şeye küfürler savurdu bu filmde ama hayır ekmeğini yediği hollywood'a pek ilişmeden.Maddelerle anlatmaya çalışayım:<br />
<br />
1. Dublörlerin asıl kahramanlar olduğunu bulduğu her fırsatta söylemekten çekinmeyen üstat bunu nihayet beyaz perdeye de taşıdı. Hatta bunu yaparken esas aktörlerin,en azından bir çoğunun,beş para etmez duygusal hezeyanları katlanılmaz,sabun köpüğü kişiler olduğunun altını çizerek.<br />
<br />
2. Bruce Lee ve Chuck Norris'in kült filmi <a href="https://www.sinemalar.com/film/4992/ejderin-donusu" target="_blank">Ejderin Dönüşü</a> filmini anımsayanlar bilir. Bilmeyenler için; filmde Lee, Norris'i döverek öldürür. Ne var ki bunda diyebilirsiniz,simgesel anlamda yıllarca bu film doğunun batıya attığı dayak olarak nitelendirildi. Üstelik her iki blokun taraftarları da aynı şekilde yorumladı.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen="" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/MvdBcnBgUoU/0.jpg" frameborder="0" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/MvdBcnBgUoU?feature=player_embedded" width="320"></iframe></div>
<br />
<br />
İşte Tarantino'ya gelen en büyük eleştiride burada başlıyor. Zira yönetmen tekrar beyaz perdede bu dayağın rövanşını bir şekilde alma ihtiyacı hissetti ve Bruce Lee'yi Brad Pitt'e dövdürdü. Bu milletçi alınganlık en azından doğu blokunu rahatsız etti. Ben mi? rahatsız olmadım. Zira bu dayağı bir hayal ürünü olarak attırdı ve dayağı atan Norris gibi bir aktör değil Pitt'in canlandırdığı dublör karakteri attı. Ve ıskalanan nokta ise dövüş berabere bir şekilde yarım kaldı.<br />
<br />
3. Hippiler,çiçek çocuklar,savaşma seviş düsturunu hayata geçirmeye çalışan ve tüm dünyaya yayılan 68 kuşağı akım.Bende dahil olmak üzere bir çok neslin hayalini süsleyen yıllar. Woodstock'lar,Jimmy Hendrix ve Janis Joplin'ler. Sex and drugs and rock'n roll yılları. Tarantino,filmin en başından sonuna dek hippilere nefretini açıkça kusuyor. üretmeyen,çalan çırpan,hayvan gibi önüne gelenle sevişip sürekli kafayı tüttüren bir nesil. Öyle ki bu akımın içindeki bir grup insan işte o korkunç cinayeti işliyor. Yönetmen bu filminde,en azından beyaz perde de bu acı olaya müsaade etmiyor ve onları doğduklarına pişman ediyor. Hatta onlardan birisini yakıyor.<br />
<br />
Şimdi bunu yapınca savaş yanlısı mı oluyor Tarantino? Bence hayır, hatta belki de hippilerden yola çıkarak günümüz gençliğine öfkesini kusuyor. Sex an drugs and rock'n roll; günümüz genci cep telefonlarındaki uygulamalarla kafayı buluyor ve hepsi birer sosyal medya bağımlısı değil mi. Üretmek hak getire, hepsi birer tüketim çılgını oldu,cinsel özgürlük önüne gelenle yatmak diye algılanıyor. Rap denilen tuhaf bir "müzik" dinliyorlar. ( rock'n roll ile mukayese edilemez elbette) Ve kimseyi gidip evlerinde linç etmeseler bile sosyal medya üzerinden korkakça linç ediyorlar iyi kötü üreten insanları.<br />
<br />
Kaldı ki film de Sharon Tate olsun, Brad Pitt'in canlandırdığı karakter olsun hippiler ile hiç bir derdi olmadığını görüyoruz. onları arabalarına alıp dostça sohbet etmekte hiç bir sakınca görmüyorlar.<br />
<br />
Evet,bu üç maddeyi ele aldım zira çoğunluk en çok bu üç konuda yükleniyor Tarantino'ya. Ben şimdi avukatlığını mı yaptım yönetmenin ona da pek emin değilim. Bütün bu eleştirilerin dışında filmi bir yere koymak gerekirse 2007 yapımı Death Proof bence ustanın en kötü işi ve işte Once Upon A Time In Hollywood bunun bir tık üstünde benim nazarımda. Ve ne acı tesadüftür ki her iki filmde de Kurt Russel rol alıyor :) Tüm bunlara rağmen filme gider miydim,evet. Oyunculuklara gelirsek itiraf etmeli ki Brad Pitt göz dolduruyor. Diğer oyunculara değinmeyeceğim zaten hemen hepsi rüşdünü ispatlamış kişiler.<br />
<br />
Sinemaseverlerin sıradaki heyecanı ilk iki devam filminden sonra ki serilerde gittikçe kötüleşen Terminatör'ün altıncı ve sonuncusu çekiliyor ve sıkı durun yönetmen koltuğuna tekrar James Cameron geçiyor,filmin çekimlerine başlandı bile.<br />
<br />
Bir diğeri ise Tom Cruise'u ve kısacık bir rolde olmasına rağmen Meg Ryan'ın yıldızını parlatan efsanevi film Top Gun önümüzdeki senenin başında tekrar beyaz perdede olacak.<br />
<br />
Tekrar görüşmek üzere şimdilik hoşça kalın...</div>
Balthushttp://www.blogger.com/profile/02523247914255400654noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-1294259117253751340.post-79388277489209499282019-05-05T03:54:00.003+03:002019-05-05T03:54:49.735+03:00seçme saçmalar bilmem kaç<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe width="320" height="266" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/z4PKzz81m5c/0.jpg" src="https://www.youtube.com/embed/z4PKzz81m5c?feature=player_embedded" frameborder="0" allowfullscreen></iframe></div>
<br />
İşten çıktım geçen,her zaman ki gibi günün yorgunluk ve stresini atmak üzere devamlı gittiğim kafeye doğru seğirttim. N'oldu bilmem,birden aklıma "ben" geldim ve dur şunu da arayım da birlikte bir kahve içelim dedim ve telefona sarıldım kendimi aramak için. rehberi patmağımla hızlı hızlı kaydırıyordum ama nafile,neydi benim adım? Neden sonra aklıma geldi "ah levent tabii yahu" dedim. Sonra aynı anda benim zaten ben olduğumu hatırladım.<br />
<br />
Bir kaç kişi demans başlangıcı diye yorumladı bu durumu. Keşke o kadar basit olsaydı. Belki de ve büyük ihtimalle Levent'i en çok özleyen ben olmalıyım. o kadar uzun zamandır yok ki aramızda... Kabul görmek,devam edebilmek adına o kadar çok beni kendime sakladım ki artık istesemde gün yüzüne çıkaramıyorum onu. Zira ölmüş olmalı ve bir çok katili var şüphesiz. Sen,ben o biz,şunlar...<br />
<br />
Bir blogger değilim ben artık,okuyucusu bile değilim. Hatta yazdığınız yorumları bile okumuyorum farkındaysanız çoğu zaman. Yani ben yerinizde olsam abonelikten çoktan çıkmıştım.<br />
<br />
Osman amca ölmüş bugün,komşumuz,bir kore gazi. İlerleyen yaşına rağmen yaşama sımsıkı tutunan bu ihtiyarın ölümü koydu bana. Yaşamı sevenlerin ölmesi çok acı ve adaletsizce bence. Ruhun şad olsun Osman abi.<br />
<br />
Ve gene ömrümden bir İstanbul Film Festivali daha kaçıp gitti. 38 yıldır süren bu festivale bir türlü gidememek,lanet olası hayat. Yıllarca nakit sorunuydu,şimdilerde ise vakit. Gün gelecek her ikisi de müsait olacak ve o zaman da enerjim sağlığım el vermeyecek. Bu döngüyü hayatımın her alanına uyarlayabiliirsiniz. Hayat böyle olmamalıydı ama tam da bu işte.<br />
<br />
Caz müzik çalan bir kafe de otursak üç beş dost ve misal masanın konusu Rosa Lüksemburg olsa ya da İngmar Bergman. Hazerfen Çelebi'den girsek Carl Sagan'dan çıksak. Yok böyle mekanlar ve hiç olmadı öyle dostlar...Bende öldürdüm Levent'i ya da azmettirdim en doğru tabiriyle.<br />
<br />
Bir serzeniş yazısı değil bu eğer öyle olsaydı kadınlardan bahsedirdim. Zira eski Levent'i gömenlerin bir çoğu karşı cinsin mensupları olmasına rağmen bu "yeni" beni de pek sevemediler. Bu da olamadı zira,canım şu bahsettiğim vakit nakit döngüsü işte.<br />
<br />
Bahsetmiş miydim arabam muayeneden geçti bu arada ve dün itibariyle üçüncü ufak çaplı kazamı da yaptım,sanırrım artık iyi bir şöförüm. şu plansız cümle ışık oldu bana an itibariyle,belki de hayatta böyle ha... ufak tefek kazalar yapmalı,darbe almalı (yok o çok oldu ) doğrusu arkadan çarpmalı zarar vermeli diğer insanlara istemsizce. misal hiç hak etmeyen güzel bir kadını günlerce ağlatmalı yatağında, hatta öyle ki gitsin saçlarını kazıtsın,beni unutmak için başka bedenlerde teselli arasın. evet evet,şimdi anlıyorum demek o yüzden beceremedim ben bu hayatı.<br />
<br />
he az önce farkına varmadan cevabı buldum ne olacak şimdi? yapabilecek miyim böyle bir şeyi? belki de sadece trafiğe çıkmayı göze almalıyım ilk başta,belki ufak tefek kazalar olur,belki de olmaz. ya büyük bir kaza olursa,aman tanrım. bunu kaldıramam ben. Belki de uzun yola çıkmalı,dur kalkı daha az,trafik çoğu zaman akıcı. Ve kaza olursa o süratle nasıl olsa ben de ölürüm.<br />
<br />
öfff! ne çok metafor oldu,kendimden sıkıldım,ya da bunları yazan her kimse işte ondan. yazılanlar üzerine kafa yormayın zira ben hiç kafa yormadan yazdım. Deli saçması işte, kendiize çok iyi bakın dostlar,bye bye...</div>
Balthushttp://www.blogger.com/profile/02523247914255400654noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-1294259117253751340.post-79661164401441702972019-03-22T03:01:00.003+03:002019-03-22T03:09:58.058+03:00Gece sayıklamaları<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEilZ3WoP4O2e562qkm9NnVq9FERivESnHlzToPWsWQjyRg0GuCf0IxDL5WI-J0HVagbpnKyKnHtIDbTJPafXCUQaPaZa0nNLAgUW2xVwBSjIexjfuZO9Fk8-Ojh7bfnutnfv7IF7pjuxkw/s1600/lonely.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="159" data-original-width="318" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEilZ3WoP4O2e562qkm9NnVq9FERivESnHlzToPWsWQjyRg0GuCf0IxDL5WI-J0HVagbpnKyKnHtIDbTJPafXCUQaPaZa0nNLAgUW2xVwBSjIexjfuZO9Fk8-Ojh7bfnutnfv7IF7pjuxkw/s1600/lonely.jpg" /></a></div>
<br />
İnanması güç ama, işte burada, karşınızdayım . Nereden başlamalı yazmaya,başlamalı mı... Kötüyüm okur,hem de nedenini niçinini anlatmaya korkacak kadar kötü. Bırakın yazmayı, daha henüz kendimle bile yüzleşemedim tam olarak. Ha sanmayın sakın kötü bir şeyler oldu, aksine olan hiç bir şey yok ve belki de tüm sorun bu. Yalnız bu cümleden sonra tekdüzelikten mütevellit sıradan bir depresyona da indirgemeyin lütfen.<br />
<br />
Gün geçtikçe topluma yabancılaşıyorum, hatta yabancılaşma kavramı sığ kalıyor gibi durumu izah etmek için. Bu güne dek,aslında uzun yıllardır "normal",yani sizden biriymişim süsü vererek idare edebildim. Ancak bu sefer de kendimi özledim, hatta özlediğim Levent'in nasıl biri olduğunu bile anımsamıyorum artık. Ama bu değildi, bu değil...<br />
<br />
Öyle distopik bir coğrafyada yaşıyoruz ki, recep ivedikler yönetiyor her yeri. Siyasette,televizyonda,sinemada,müzikte,hatta bilimde... Güzel hatunlar görüyorum ama onlarda ivedik ve tabii olarak ivedik hemcinslerime veriyorlar. Evet onlar için bu kaba kavramı kullanıyorum. İvedikler verir diğerleri birlikte olur. (diğerlerinin varlığından da şüpheliyim). İvedik patronlar, ivedik akrabalar, trafikte ivedik şöförler. Hal böyle olunca göze batan,varlığınla rahatsızlık veren,anlaşılmaz olan ben oluyorum haliyle. Bakın bilinçli olarak benim gibiler demiyorum. O denli hissedilen bir yalnızlık bu, kötü haber okur sende bir ivediksin. Yani ortada bir problem yok,mutlu mesut yaşayın her biriniz. Benim yerim kodes,benim yerim darağacı, benim yerim mezarlık, en insaflısı benim yerim ücra bir kasabanın en ücra barakası. He iki koyunu bir köpeği çok görmezsiniz umarım. Belki,belki arada bulutlara bakıp düş kurmama bile izin verirsiniz. Sahi verir misiniz ?<br />
<br />
Ne çok bilim kurgu izliyorum son yıllarda. Başım hep gökyüzünde, çoğunluk Venüs'e Mars'a falan bakıyorum. Çıplak gözle görebildiğimiz bu gezegenlerde ivediklerin olmadığı başka bir akıllı yaşam formunu umut ediyorum. Elon Musk'a dualar ederken buluyorum kendimi bazen. Komik gelecek belki ama bir gün Mars'a gideceğime öylesine inanıyorum ki. Ama koloniler halinde gideceksek,böyle olacaksa bu.Bakın şimdiden söyleyim ben burada kalırım dostlar. Hani bir esprisi yok öyle olacaksa.<br />
<br />
Sosyal medyadan da böğ geldi artık,hatta burası dahil. İnstagramıma baktım da az önce,takipçilerime, çünkü onlar okusun baksın diye emek harcıyoruz ya. Değmez yahu vallah değmez. Tamam bir kaç istisnaya yakın isimler var ama işte o kadar. Burası da öyle haliyle. Zaten ne okuyorum artık yazdıklarınızı ne de anımsadığım kadarıyla yorumlarınıza cevap dahi vermiyorum. Belki bir süreç tüm bunlar,belki değişecek. Belki de hepsinin sorumlusu bir türlü gelmeyen güneş. Belki o kadar basittir. İşte yazdım nihayet,bakalım sonrası neler getirecek. Sevgiyle kalın...</div>
Balthushttp://www.blogger.com/profile/02523247914255400654noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-1294259117253751340.post-65322286944635362572019-01-23T03:28:00.003+03:002019-01-23T03:30:41.577+03:00durumlar...<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<br />
Merhaba.Sanırım şu yedi sekiz yıllık blog hayatımda ilk defa arayı bu kadar açmışım. Beni şu veya bu şekilde neredeyse ilk günlerden beri takip eden sizlerden özür diliyor,affınıza sığınıyorum. Yoğun geçen bir kaç aydı doğrusu,çoğunluk zorlu günlerdi,benim olduğu kadar ülkem içinde durum aynıydı. Neden yazmadım,kötü yazardım be sayın okur,çok kötü şeyler... İyi şeyler olmadı mı hiç,oldu tabi.Bunca zaman herkesten kaçan gönlümü sonunda tekrar birine açtım.Ben olsam yapmazdım ya,bilirsiniz işte gönül bu laf dinlemiyor. Ahh sevinmeyin sakın başlamadan bitti diyelim özetle. Neden kısa geçiyorum,zira uzun zamandır yazmama sebeplerimden biri de bu, blogum yakın çevrem tarafından deşifre oldu malesef. Artık o kadar özgün,çıplak yazılar beklemeyin benden. Hal böyle olunca blogu kapamayı bile düşündüm. İşte bu noktada sizden akıl istiyorum kepengi kapatıp yeni bir blog açmak geliyor aklıma,peki bunca yıl yazılanlara n'olacak?<br />
Ha bu arada 39 oldum ben bu yakınlarda,lakin lütfen kutlamayın.Yaşı ile hep barışık olan ben artık şu aptal rakamlardan nefret ediyorum. Şu 3 ve 9 rakamının yanyana gelmesi nelere maniymiş meğer,burada irfanınıza bırakıyorum.<br />
Olmadığım şu üç beş ay hergün yazdım buraya en istikrarlı süreçti benim için,gün be gün nakşettim herşeyi. Yani aslında hep burdaydım ama paylaşamazdım. Hayır sanmayın ki hep özelimden bahsettim de ondan sakladım. Aksine daha ziyade ülkem,dünyamız ve sapiensin gidişatı ile ilgiliydi.Ama bilmemek mutluluktur,bilmeyin siz,hep mutlu kalın.İnanın bir ima yok,bir sitayiş de değil,en samimi temennim. hıı! bu yıl oğlakların ylıymış güya,yahu bi siktirin gidin diyerek yazıyı burada noktalıyorum. Haa bu sayılmaz ama dediğinizi duyuyorum.Evet,haklısınız ama bir ısınma yazısı düşünün bunu. Sevgiyle kalın...<br />
<br />
<br />
bu da hediyesi :<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen="" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/m9Qh0prmbXw/0.jpg" frameborder="0" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/m9Qh0prmbXw?feature=player_embedded" width="320"></iframe></div>
<br /></div>
Balthushttp://www.blogger.com/profile/02523247914255400654noreply@blogger.com11tag:blogger.com,1999:blog-1294259117253751340.post-63798025528388769752018-10-31T02:14:00.001+03:002018-10-31T02:14:03.607+03:00hepinizi Allah'a havale ediyorum !<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjZWDWkTpoffg7INI_BAW6tDJaknq9hb2-p1RxFNtk8ANqw0CYNvXF5OxdFbic3hmXBa3Pn6uSbC5FTh6MSZLk568nBninuM1z7nmLMRbvh38FbwfOiYLgQznWDR_mDM3IweV4P-WWRv0o/s1600/IMG0958A.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="480" data-original-width="425" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjZWDWkTpoffg7INI_BAW6tDJaknq9hb2-p1RxFNtk8ANqw0CYNvXF5OxdFbic3hmXBa3Pn6uSbC5FTh6MSZLk568nBninuM1z7nmLMRbvh38FbwfOiYLgQznWDR_mDM3IweV4P-WWRv0o/s320/IMG0958A.jpg" width="283" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Hani bu gece ölsem mesela ne kolay olurdu. Lakin isteyince ölemiyormuş insan,ne yazık... Ölümü istemek değil de ne koyuyor biliyor musun kardeşim, hiç mi şunu yapsam bunu da yapmalı diye hayali olmaz insanın? Kaldı ki benim gibi biri, ne gördüm ne yaşadım bu hayatta. aslında yazarken cevabı da buluyor insan, evet çin seddini görmedim, everestin tepesine de çıkmadım. Mesela hiç, bir tatil köyüne falan da gitmedim( öyle deniyor di mi tatil köyü?) Güzel kadınlar, vur patlasın çal oynasın geceler,şatafatlı giysiler,arabalar vs... Hatta ömrümün ilk yarısı yer yatağında diğer yani şimdiki yarısı ise bir koltukta yatarak geçti. Bir yatak görmedi şu zavallı bedenim,sanırım askerde evet asker de yattığım ranza en büyük lüksümdü. Ama insanların kötü yüzünü çok gördüm, sudan sebeplerle kodese tıkılanları, incir çekirdeğini doldurmayacak bahanelerle birbirlerini öldürenleri. Açlığı,sefaleti... ikiyüzlüleri, hainleri, kötüleri,insanı gördüm ulan özetle insanı,insanlık denilen melaneti. Şahit olmakta kafi,kurban olmaya da gerek yok. Ha bana ha başkasına... Yok mu hiç iyi anılarım,şahadetlerim? Var elbette olmaz mı,ama ne çıkar,neye yarar,neye yeter? Kendini asmak haram dediler biz de yüzümüzü astık sürükleniyoruz işte,çaresiz o güzel günü bekliyoruz. En azından kaçınılmaz şekilde bir gün gerçekleşecek,bunu bilmek biraz huzur veriyor doğrusu. Umut fakirin ekmeği derler,al sana kocaman bir umut levo sakla onu güzelce,tutun sımsıkı. Nasıl en kötü gününün bile sabahı oldu, bil ki bu yaşamın da muhakkak bir gün sonu olacak. </div>
<div style="text-align: justify;">
NOT: yukarıda yazılanlara itibar etmeyiniz,yazar acındırık yapıyor ve LİFE İS BEAUTİFULL filmini pek çok seviyor. instagram illetinden kurtulup buraya dönebilmek ve yazılarımla hepinizin modunu düşürmek umuduyla şimdilik hoşçakalın :)</div>
</div>
Balthushttp://www.blogger.com/profile/02523247914255400654noreply@blogger.com9tag:blogger.com,1999:blog-1294259117253751340.post-47379380975864407772018-10-02T02:03:00.000+03:002018-10-02T02:03:43.473+03:00Chopin effect<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div dir="auto" style="margin-bottom: 0px; margin-top: 0px;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe width="320" height="266" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/9E6b3swbnWg/0.jpg" src="https://www.youtube.com/embed/9E6b3swbnWg?feature=player_embedded" frameborder="0" allowfullscreen></iframe></div>
<div dir="auto" style="margin-bottom: 0px; margin-top: 0px;">
<br /></div>
<div dir="auto" style="margin-bottom: 0px; margin-top: 0px;">
<br /></div>
<div dir="auto" style="margin-bottom: 0px; margin-top: 0px;">
Cepten yazıyorum ilk kez,zira tabletim her nedense açılmıyor.Bazen yapıyor böyle ama normal karşılıyorum,mal sahibine benzemezse harammış der atalarımız.Uzun zamandır bırakın bir şeyler yazmayı buralara dahi uğramayan ben,görüyorsunuz ki ufacık ekrandan bir şeyler karalama gayretindeyim.</div>
<div dir="auto" style="margin-bottom: 0px; margin-top: 0px;">
Kötüyüm be dostlar,gerçi düşünüyorum da en son ne zaman iyiyim diyebildim kendime. Çoğu zaman bundan beslendiğimi düşünüyorum,belki ben böyle varım,var mıyım? Düşünmek var olmak için yeterli mi,bu kadar kolay mı sahiden? Sahiden soruyorum sizlere,kafi midir bu? Kendime yapılan haksızlıklar karşısında o kadar sessizim ki bir hint fakiri beklentisine girdim.Öbür tarafta veya bir daha ki reenkarnasyon da hak ettiğim mutluluğa kavuşmayı bekliyorum çaresizce. Belki başından beri böyle olmalıydı bilmiyorum ama artık gerçekten tek sığınağım Tanrı,elleşmeyin başka şekilde dayanabileceğime emin değilim.Yaz yaz diyen bir kaçınız var,işte bundan yazmıyorum. Ne ben ne bu ülke ne de Dünya iyiye gitmiyor.Düzeleceğini sanmıyorum,düzelse de görebileceğimi.Eylül geçti işte Ekim'de geçer gider böyle der şair,Cemal Süreya'dan mıydı bu? Geçer dostlar elbet geçer,kimi zamanla geçer kimi ise delip geçer.Böyle benzer bir şeydi değil mi,sanırım Oğuz Atay.</div>
<div dir="auto" style="margin-bottom: 0px; margin-top: 0px;">
Çok yaşlandığımı söylemeye başladı çevrem,saçlarımın hızla kırlamasına şaşıyor bir çoğu,oysa geç bile kalmadılar mı,şurada 39'a ne kaldı. Bir de sol kalçam bir ağrıyor ki ilaç milaç bok püsür hep hikaye geçmiyor meret.( bu kimin di) Götüm delik deşik oldu iğne yemekten,biliyorum geçmeyecek,insan bilmez mi kendini hiç. Henüz ortaokulun sonlarıydı,bir mahzunlaşmış,bir garipleşivermiştim,gülüşüm,gözlerimde ki fer uçuvermişti. Biliyordum,anlamıştım, bir daha asla geri gelmeyeceklerdi.Dedim ya insan hiç kendini bilmez mi. Sonra yıllar...yıllar geçti ve işte artık profesyonel bir kaybedenim. </div>
<div dir="auto" style="margin-bottom: 0px; margin-top: 0px;">
Yıllar birbirini izleyecek ben her gün biraz daha kaybedicem,uzaktan ve hemen aranızda olup sizleri yazıcam sizlere,çoğunluk mahçup çoğunluk utanarak,sizleri sizden sonraları için yazıvericem bir yerlere,kağıt bulamazsam bir gazetenin boş kalmış bir köşesine iki satır dahi olsa. Onu da bulamazsam mesela bir gece hepiniz uyurken çiçekleri sulayıp insanların korkunç hikayelerini fısıldayarak anlatıcam onlara, bir şey bulamazsam evet bunu yaparım hiç olmadı.( Leyla Umar'a sevgiyle) </div>
<span class="Apple-style-span" style="border-collapse: separate; border-spacing: 0px; font-family: sans-serif; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; text-align: -webkit-auto; text-size-adjust: auto;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: 13.333333015441895px;"></span></span><br />
<div dir="auto" style="margin-bottom: 0px; margin-top: 0px;">
Aman sakın yanlış anlaşılmasın gayet iyiyim ben,dedim ya böyle besleniyorum. Şimdi uzanıcam yatağıma ve bir kitap okuyacağım sesli,sesli okumayı seviyorum bu günlerde belki düşüncelerimi susturmaya çabalıyorum.Hatta tam şu vakit canım bir de Türk kahvesi çekti iyi mi,belki telvesinden bir anlam çıkarmaya da çalışırım. Yüzünüze bakıp bir şey görmekten daha kolay olacağı kesin zira hepiniz de bir maske azizim.Bende de var,bir korkak olduğumu saklamaya çalışıyorum ama beceremiyorum sanki,belki başka bir maske edinmeli ne dersiniz.Sevgiler...</div>
</div>
Balthushttp://www.blogger.com/profile/02523247914255400654noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-1294259117253751340.post-70172136849499226992018-08-18T03:31:00.002+03:002018-08-18T03:46:26.093+03:00mim<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
Zaten vakit bulamıyorum yazmaya bir de mim şeysi çıkmış başıma. Ama bir blogger olduğumu anımsayan bilen iki üç kişi el mecbur yerine getiricez,oysa yazacak başkaca şeylerim vardı benim. İtiraf etmeli onu da bu gece yapmaya niyetli değildim ama şu mimler hep çerez gelir bana yani baştan savma yaparım geçiverir. ( ben olsam bu girişten sonra gerisini okumazdım.)<br />
<br />
Konumuz yaz ve müzik işte. Neyse hemen başlayayım daha gece bitmeden bir film izlemeyi düşünüyorum. ( hay bin kunduz! beni mimleyen momentos'un sayfası kopyalamaya kapalı,kötüsü yazıyı paylaştığı önerimakinesi'nin de öyleymiş.Şimdi işin yoksa bir de başlıkları yaz. Neyin kafası bu arkadaşlar,o yazıları kopyalamanın binlerce yolu var,bir teknoloji özürlüsü olan ben bile biliyorum yahu,üfff!Bakalım neymiş bir :<br />
<br />
<div style="text-align: center;">
<b>YAZIN ÇIKAN VE ÇOK SEVDİĞİM SANATÇI VEYA BİR GRUPTAN ŞARKI :</b></div>
Yahu benim sevdiğim grupların sanatçıların falan bir çoğu emekli oldu yahu hem öyle her yaz şarkı yapan tiplerden değildi ki onlar. Düşün levent,düşün...Ah! şu olsun bari :<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen="" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/gksolml_or8/0.jpg" frameborder="0" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/gksolml_or8?feature=player_embedded" width="320"></iframe></div>
<div style="text-align: center;">
<b>BU YAZ YENİ KEŞFİN:</b></div>
<b><br /></b>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen="" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/_opkiefjzQE/0.jpg" frameborder="0" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/_opkiefjzQE?feature=player_embedded" width="320"></iframe></div>
<b><br /></b>
<br />
<div style="text-align: center;">
<b>BU YAZ SÜREKLİ DİNLEDİĞİN BİR ŞARKI ( ulan ne uzun bir yazmış meğerse)</b></div>
<br />
yok ulan öyle bir şarkı,ama bir kaç yaz önce vardı,aslında dinlemek değildi yaptığım eylem :)<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
yuh! kadın bloggger'da falan paylaşmasını engellemiş sanırım.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://www.youtube.com/watch?v=LDZX4ooRsWs" target="_blank">Nicky minaj ve anaconda</a></div>
<br />
<br />
<div style="text-align: center;">
<b>BU YAZ EN ÇOK DUYDUĞUN ŞARKI</b></div>
Buna maruz kalmak da diyoruz herhalde,evet duydum mu,duydum ama dinlemedim. işte aleyna tilki'ler hande yener'ler falan.bunu paylaşmaya gerEk yok.<br />
<br />
<div style="text-align: center;">
<b>BU YAZ ESKİ DE OLSA DİNLEMEKTEN VAZGEÇEMEDİĞİN :</b></div>
Öyle bir takıntı durumu da olmadı bu yaz ama bak şu olabilirdi mesela:<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen="" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/KWmInnE_mTk/0.jpg" frameborder="0" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/KWmInnE_mTk?feature=player_embedded" width="320"></iframe></div>
<br />
<div style="text-align: center;">
<b>BU YAZIN FAVORİ HİTİ</b></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen="" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/89ecFJfJ_dc/0.jpg" frameborder="0" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/89ecFJfJ_dc?feature=player_embedded" width="320"></iframe></div>
<b><br /></b>
<br />
<div style="text-align: center;">
<b>BU YAZIMI ANLATAN BİR ŞARKI </b></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen="" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/STKkWj2WpWM/0.jpg" frameborder="0" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/STKkWj2WpWM?feature=player_embedded" width="320"></iframe></div>
aretha ablamız öldü bir kaç gün önce,yazıyı onu yad ederek bitirmek mimin konusuyla da bir bütünlük sağlayacaktır. Sevgiler hadi ben kaçtım üç buçuk oldu anasını satiym,bye bye....<br />
<br /></div>
Balthushttp://www.blogger.com/profile/02523247914255400654noreply@blogger.com2