Selam sevgili okur, nasılsın? Ya
sen diye soracak olursan işte bildiğiniz gibiyim. Okumayanlar ıskalamıştır
tabi. Şu kadarını söyleyeyim şu an klavyenin başında oturup yazıyor oluşum
mucize diye nitelenebilir. Altı metreden daracık bir alana düştüm ve hatırı
sayılır derecede kemiğim kırıldı. Neyse Allah’tan
her geçen gün lehime işliyor. Bu zaman zarfında yaşanan bazı şeyler çok canımı
sıktı biraz bunlara değinmek için bilgisayarın başına geçtim.
( off! tek elle yazmak çok uzun
sürecek gibi)
Her sabah sekiz akşam altı çalışan
gibi bende zamanın kısıtlığından yakınıyordum. Kitap okuyamayışımı yazıp çizemeyişim
falan gibi şeyleri hep buna bağlıyordum. İşte nihayet deli gibi zamanım var, üç
aydır raporluyum ve daha çok raporlu kalacağa benziyorum. Bunu fırsata
çevirebilirdim, en azından evde yapılabilecek olanları. Peki, ben ne yaptım,
belki de şu akıllı telefon elimden bir an olsun düşmedi. Bir garip feysbuğum ve
pek uğramadığım instagramım vardı. ( bloggerı yapısı itibariyle hep ayrı
tutarım) meğer daha neler varmış neler… En son bir baktım dünden beri periscope
denilen şeyde canlı yayın yapıyorum. Ben sohbet etmeyi düşünürken çok affedersiniz
“aletini açsana” falan gibi yorumlar yağıyor. Anladım ki ülkemizde bu şekilde
kullanılıyor. Bir teşhir almış başını gidiyor adı peniscope olmalıymış bence. Gerçi
bu sosyal medyanın tüm mecraları buna hizmet ediyor aslında. Meraklı gençler,
azgın tekeler, menopozlu teyzeler ve eşinden mutsuz olan kadın erkekler. İşte an
itibariyle telefonumu kapadım. Kendime günde en fazla iki saat internet izni veriyorum,
o da olmasa iyi olur ya.
Hiç birinizin bilmediği bir
itirafta bulunayım. Sanırım 2005 gibiydi, feysde bir edebiyat grubuna
girmiştim.(çok özet geçicem çünkü çok özel ve artık çok komik buluyorum ) henüz
interneti kullanmayı bile pek bilmiyordum. Bir hatunla sadece sanalda “sevgili”
oldum. Enteresan olan sadece sanalda kalmasına rağmen hayatımın en büyük aşk
acısını yaşayarak sonlandı. Uzun zaman beynimi kemirdi. O günden beri buna çok
dikkat ederim. Buradaki arkadaşlıkların hep burada kalmasını isterim ve belli
bir seviyede. Hatta bir vakit yorum şeysini kapamam bile bu kaygıyla
yapılmıştı.
Şu üstteki resim ne alaka
diyorsunuzdur. O bir İtalyan Sokağı, kazadan birkaç hafta önce laptopumun duvar
kâğıdı yapmıştım; hala da öyle. İtalya’ya gidecektim bu yaz, öyle planlamıştım.
Ama çoğunluk “hayat üzerine planlar yaparken başınıza gelen şeydir” John lennon’un
dediği gibi. Bu yaz daha birçok planım vardı, işte ilk kez maddi anlamda ufakta
olsa bir gücüm vardı, ama yeterli değilmiş demek ki… Gene ironik olan bir şeyi fark
ettim. Benim bir bisikletim dahi olmamıştı küçüklüğümde abiminkine kaçamak
binerdim. Belki yurtdışı tatiline gitmem ve bir araba alırım diye ikilemdeydim.
Kaderin acı cilvesi kendime ilk aldığım taşıt bir tekerlekli sandalye oldu. Meğer
ben bu planları yaparken yukarda biri kıs kıs gülümsüyormuş. Yanlış anlamayın
hamdolsun rabbime, daha yiyecek yemek içecek suyum varmış. Şimdi gelelim işin
özetine:
Yarın sabahtan tezi yok kendime
bir çeki düzen veriyorum. Gülümseyerek yataktan kalkıp pencerimi açacak ve günü
selamlayacağım eskisi gibi. Güzel bir kahvaltı, ardından vücudumun izin verdiği
ölçüde bir sabah sporu. Sonra balkonda kahvemi yudumlayıp günlük gazetemi
okuyacağım. Ardından televizyonda sürekli takip ettiğim bir iki programı
izleyeceğim. Ekseri siyaset programı ve bilim belgeselleri. Sonra okunmayı ne
zamandır bekleyen kitaplarıma yumulucam. Balıklarımla vakit geçiricem ardından.
Akşamüzeri gene ufak bir balkon sefası ardından yemek. Sonrası belki biraz internet,
hastalığım sebebiyle çokça mail alıyorum dostlardan zira. He bırakın ziyareti
bir telefonu bile çok görüyoruz artık milletçe. Sonra 22-24 arası mutlaka daha
önceleri bir yerlere not ettiğim filmler izlenecek. Ve yatmaya yakın ya bir
şeyler karalarım ya da bir iki şey çizer ve radyomu açıp günümü sonlandırırım. Çok
iyi bir program oldu bence. Bunları tatbik edersem sanırım burada yazacak çokça
şeyimde olacak gibi. Ha! Unutmadan Youth isimli filmi mutlaka izleyin. Sanırım aynı
isimle bir iki film daha var. Bu maykıl keyn , harvi ketıl ve raçhel vayz
üçlüsünün olan. Gene söylemeye üzülüyorum ama woody amcanın son filmi cafe de
society çok kötü olmuş maalesef. Sevgiyle sağlıcakla kalın bye…
Not: Alinda eğer bunu okuyorsan bana bir şekilde ulaş ;)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder