,İnterstellar. Muhteşem bir film
ve sanırım bugüne dek izlediğim en iyi bilimkurgu film diyebilirim. Blade runner
,2001 bir uzay destanı, solaris,contact ve stalker’lar gibi başyapıtları izlemiş
biri olarak söylüyorum bunu. Filmden bahsetmeyeceğim izleyin diyorum sadece ama
sanırım yazıya filmde geçen bir replikten yola çıkarak devam edeceğim:
“ eskiden gökyüzüne bakar
yıldızlar arasındaki yerimizi merak ederdik. Şimdi ise yere bakıp topraktaki
yerimiz için endişeleniyoruz.”
İstanbul. Benim caanım İstanbul’um.
Üzerinde yaşayan hiç kimsenin memleketi saymadığı kendisiyle özleştiremediği
şehir. Zaten her yerleşen yenilmesi gereken bir düşman gibi görüyor. Yeşilçam’dan
hatırlayın, adam yedi tepeden birine çıkıp mikeceğim ulan seni İstanbul diye haykırır.
Ve her birinin hayali emekliliği gelince doğduğu topraklara dönmek veya güneyde
bir yere yerleşmek. Çoğu başarıyor da bunu ve giderken mutlaka bu şehrin bir
parçasına tecavüz etmiş oluyor. Pikniğe gidip gün boyu eğlenen oksijenini
soluyan ve işi bitince tüm pisliğini oraya bırakan magandalar gibi hatta bazen
tüm ormanı yakan, bilerek veya bilmeyerek. Alıcam seni diyerek ırzına geçilen
masum bir bakire gibi. Sümüğünü silince atılan bir mendil gibi. İşte özellikle
son bir asırdır insanoğlu yaşadığı gezegene de bu gözle bakmaya başladı. N’olcak
dünya olmazsa marsa Jüpiter’e ne bileyim galakside gezegenden bol ne var canım…
Topraktan uzaklaşıyoruz her geçen gün ve bu hiç iyi değil. Geçen okuduğum bir
makale tüm melanetin tarım devrimiyle başladığını savunuyordu. Tarım devrimiyle
yerleşik hayata geçtik. Sahiplenme sınırlar çizme ve takas ile ardından para
denilen şey böyle başladı. Hatta toplu yaşamın verdiği bir hediye salgın
hastalıklar bile böyle başladı. Bugünkü dev gökdelenlerin temeli masum
barakalardan gelir. Yazının önermesi şuydu: insanlık avcı toplayıcı olarak
kalmalıydı. Doğaya hükmetmeye başladığımız ilk an aslında yok oluşumuzun
başlangıcına imza attığımızı bilmiyordu atalarımız. Lakin hala geç kalınmış
değil yerimizi ve haddimizi idrak edip elbirliğiyle düzeltebiliriz her şeyi. Yapmamız
gereken yukarıdan medet ummak değil bastığımız yere odaklanmak. Hepimizin bildiği
gibi kaçmak asla çözüm değildir, kalıp mücadele etmeliyiz. Belki zor ama doğru
olan bu. Geçen cast away’i izledim tekrar, uzun yıllar ıssız bir adada mahsur
kalan kahramanımız kurtulunca dönüşünü kutlamak için evinde ufak bir parti
verilir. Parti sonunda adam herkesi yolcu eder ve dönüp yemek masasına bakar. Birazdan
çöpe atılacak yemek artıklarına… O masada kalan artıklar adada yaşadığı beş
yılda tükettiğinden daha fazladır. Kahramanımız bakar ve eminim şöyle düşünür
bunlarla bir on yıl hayatımı idame ettirebilirim.
Bana gelirsek, iyileşiyorum işte.
Ancak doktorları pek dinlemeyip dışarı kaçıyorum bazen ve şu an olduğu gibi
omuriliğim birkaç gün fena ağrıyor. Hala sol kolumu kullanamıyorum ve koca
yazıyı tek elle yazdım. Ne yapabilirim elimde değil, dışarı çıkmazsam mental
sorunlarım baş gösterecek diye korkuyorum. Güneşi görmek rüzgârı hissetmek
istiyor hem bedenim hem ruhum. En çokta insan insan istiyor. Sürü hayvanıyız malum
ve zaten gene çoğu saçmalık bundan besleniyor ya. Bir gruba dâhil olmak kabul
görmek için neler yaptığınızı bir düşünün bakalım. Ne kadar basit canlılar
olduğumuzu anlarsınız. Bunu derinlemesine açıp ahkâm kesmek niyetinde değilim
bu yetkinliğe sahip olmama rağmen. Son bir yıldır güzel, umut var şeyler
yazdığımı düşünüyorum ona rağmen yorumlara bakınca sizi karamsarlığa soktuğumu
görüp üzülüyorum. Eğer gene böyle olursa yazmayı kesicem sanırım. Zaten okuyan
telve ve narda var sadece. Evet, size diyorum kızlar :) ah unutmadan sayfaya
yeni gelen bahtsız arkadaşlar profilinizden blog adresinizi bulamadığımdan
bakamıyorum bilginize. Profil ikonunuza tıklayınca sadece takip ettiğiniz
bloglar var adresinizi de oraya ekleyin bilginize, ben nasıl yapıldığını
unuttum maalesef. Bir başka yazıda görüşmek ümidiyle. Hayat güzel anın tadını
çıkarın çünkü tek gerçek şu yaşadığımız an. Bye bye :)))
Sabah ilk işim bu filmi seyretmek olacak . . Hem övgün hem alıntı merakımı celbetti .
YanıtlaSilDemek doktorları dinlemiyorsun !!! Lütfen dikkat et Levent . Pişman olmamak için sabırlı ol bir süre ..
Yazmayı bırakma . Seninle ilgisi yok halet- i ruhiyemizin . Ben zaten bu seneyi hiç sevmedim . Baştan beri pek hoşlanmadık , karşılıklı elektrik alamadık :) Narda malum , babası çok rahatsız ..
Hayat güzel evet ....
Umutsuz bir yazı değil.. Son günlerde dünyayı tüketiyoruz olgusunu çok görüyorum ve aslında yavaş yavaş uyandığımızın göstergesi.. Evet dünyaya sahip çıkmalıyız ve bu sahipliğim temelini dünya bana ait değil de biz dünyaya aitiz düşüncesi oluşturmalı. Bu arada çok geçmiş olsun..
YanıtlaSilOkuduğunuz ve zahmet edip yorumladığınız için sağolun arkadaşlar.
YanıtlaSilOkuduğunuz ve zahmet edip yorumladığınız için sağolun arkadaşlar.
YanıtlaSil