6 Kasım 2013 Çarşamba

Büyüklere masal


Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde yaşayan herkesin kıt kanaat geçindiği, sefaletin kol gezdiği bir ülke varmış. Emeklerinin karşılığını alamadıkları gibi, sırtlarından geçindikleri saray eşrafının sefa bolluk, abartılı gösteriş içinde yaşamaları halkı çileden çıkarıyormuş. Hikâye bu ya, kral halkın haklı isteklerinden, huzuruna bir elçi yollayıp şikâyetlerini duymaktan usanmış, saraydan dışarı çıkamaz olmuş. Zamanla artan bu taleplerden tahtının sallanmaya başladığını, olası bir isyanın artık yaklaştığını hissedip sarayın ileri gelenleri ile kafa kafaya vererek aklınca bir çare bulmuş. Sarayın büyücüsü tez bir iksir hazırlayacak içen herkesi anında deliye çevirecektir. Büyücü günler sonra iksiri hazır edip kralın huzuruna getirir. Kral yaverlerini toplayarak emir verir. İksir bir gece gizlice nehrin suyuna karıştırılacaktır. Bu sayede halk delirecek ve yönetilmesi daha kolay hale gelecektir. Saray eşrafı ise asla bu sudan içmeyecektir. Emir yerine getirilir, kral sevinç içerisindedir. Gerçekten şikâyetlerin arkası kesilmiş olacaktır ki halkı temsilen kimse huzuruna çıkıp keyfini bozmaz. Fakat her nasılsa su sarayın içine de bulaşır. Zamanla, vezirinden uşağına, korumasından aşçısına, hareminden soytarısına herkes delirmeye başlar. Gün gelir kral anlar ki sudan içmeyen bir tek kendisi kalmıştır. Başından bu duruma sevinir, öyle ya artık ülkenin tek akıllı adamı kendisi kalmıştır. Artık tartışmasız tek hükümdardır. Fakat zamanla üzerine çevrilen bakışlarda bir tuhaflık sezmeye başlar. Saray erkânı kaygılı gözlerle krallarına bakıp fısıldanmaya başlar. Kralın giyimi kuşamı, oturup kalkması, yiyip içmesi bir tuhaflaşmıştır. Söylemlerinden ise hiçbir şey anlaşılmaz. Yoksa kralları delirmiş midir? Durumun vahametini fark eden kral, tez halkın sarayın etrafında toplanmasını ister. Her şeyi itiraf etmeli içine düştüğü bu durumu düzeltmelidir. Dışarı çıkar ve yüksek sesle haykırmaya başlar. Kendisi sanıldığı gibi deli değildir, aksine deli olan sizlersiniz, ben bundan birkaç zaman evvel nehrin suyuna bir iksir döktürüp sizi bu hale getirmiştim. N’olur inanın der. İşte şahidim büyücü burada, kararı verirken yanımda bulunan vezirim ve diğerleri de… Halk fısıltıyı bir yana bırakıp iyiden iyiye uğuldamaya başlar. Şüphesiz kralları kesinlikle delirmiştir, bakın nasılda saçmalıyor. Kral yaptığı hatayı anlar, düzeltemeyeceğini de… O çok sevdiği tahtı korumanın artık tek bir yolu vardır. Dizlerinin üzerine çöker ve çaresiz, nehrin suyundan kana kana içer… ( aklımda kaldığınca “Veronika Ölmek İstiyor” adlı romandan bir alıntı) öyküde unutulmuş bir kısım var. Öyküyü anlatan, anlatabildiğine göre o sudan içmemiş olsa gerek. Ve ne yalnız, ne çaresiz durumdadır şimdi değil mi…?  


1 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...