Handell’in Sarabandesi beni klavyenin başına geçirdi, bakalım neler
yazıcam? Oysa ki hafta sonu vizelerim var ve ders çalışmalıyım ama buna engel
olamıyorum. Fareli köyün kavalcısının melodisine kapılan o çocukların akibetine
benzer bir durum bu.Şimdi de Albinoni’nin Adagio’su çalıyor.
Haberleri izliyorum,kaçamıyor insan. Olmadı metroda
işten gelirken iki kişinin sohbetine istemeden misafir oluyorsun. Cinayet,tecavüz,
kan revan… Hepsinin faili insan ve bu beni hasta ediyor doğrusu. Kendimden şüphe
etmeye başlıyorum. Nihayetinde bende bir insanım, yani benimde bunu okuyan
sizlerinde bunları yapabilme potansiyeli var öyle mi ? ne korkunç… Almanya’da
bir hayvanat bahçesi varmış, hani bizim Gülhane bahçesi zamanındaki gibi üç beş
kaburgaları sayılan arslan falan değil (gerçi gülhanenin o eski halini özler
olduk ya ) neredeyse tüm vahşi türlerin olduğu bir yermiş. İçeride bir de çadır
varmış, kapısında dikkat burada dünyanın en tehlikeli canlısı vardır diye de
bir ibare.İçeri girenlerin gördüğü tek şey ise devasa bir aynaymış; kim itiraz
edebilir ki ?
Haplar ve olumlama teknikleri ile
kendime telkinler vererek kuyruğu dik tutmaya çalışıyorum. İnanır mısınız bu
sıcak günlerde eve gelince sobayı yakmadan duramıyorum. Hatta yanmamakta ısrar
ediyor alet, anca en yüksek ayara alınca yanıyor. Üşüyorum sayın okur,
psikolojik olduğuna eminim. Yoksa siz
üşümüyor musunuz ? D vitamini verdi geçen doktor, iğneyle zerk etmektense tüpü
kırıp içiyorsun. Araştırdım çoğu şeyin başıymış d vitamini eksikliği, özellikle
moral. Annem gülmüyorsun levent, gülsene oğlum diyor. Oysa bana sorsan arada
gülüyorum yahu, yoksa bana mı öyle geliyor? Tanrı’dan güç ve cesaret diliyorum.
Ne siyasilerden fayda var ne aydınlarından, bana öyle bir kudret versin ki
hayatımı bu ülkeyi kurtarmak için vakfedeyim. Evet, bir millet kurtarılmayı
bekliyor ama ne acıdır ki bir kurtarıcı bekleyen milletler yok olmaya
mahkumdur. Bekleme sayın okur, kurtarıcı sensin,titre ve kendine gel artık. Doğru
ya ne okuru ? okuyanda kalmadı artık,zaten başkası beklenemezdi. İçin sıkıldımı
akan suya anlat der anacım, eh bu milenyum çağında nereden bulucaksın akan
suyu. İnternet denilen şeyde su gibi akışkan zaten, saniyede on milyarlarca şey
yazılıp çizilip paylaşılıyor. Bunca şey nereye gidiyor nerede birikiyor bilen
de yok hani. Saat ikiye yaklaşıyor ve sanırım üç dört dal sigara kaldı daha
ders çalışıcam,yani burada noktayı koyuyor ve geceyi kapıyorum.Sevgiler…
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSilYorumu yanlışlıkla sildim.Hani iyide oldu,hiç okumamış sayıyorum.Ayol ben umutvar şeyler yazmaya çalışıyorum güya,nasıl anlaşılıyor? Şu sözü çok sever ve inanırım :
YanıtlaSil"Yeryüzündeki tüm çiçekleri koparsalarda baharın gelmesini kimse engelleyemez."
Bence de iyi ki silinmiş :)))
Sil