13 Nisan 2016 Çarşamba

aynaya bak ne görüyorsun ?


Handell’in  Sarabandesi  beni klavyenin başına geçirdi, bakalım neler yazıcam? Oysa ki hafta sonu vizelerim var ve ders çalışmalıyım ama buna engel olamıyorum. Fareli köyün kavalcısının melodisine kapılan o çocukların akibetine benzer bir durum bu.Şimdi de Albinoni’nin Adagio’su çalıyor.
 Haberleri izliyorum,kaçamıyor insan. Olmadı metroda işten gelirken iki kişinin sohbetine istemeden misafir oluyorsun. Cinayet,tecavüz, kan revan… Hepsinin faili insan ve bu beni hasta ediyor doğrusu. Kendimden şüphe etmeye başlıyorum. Nihayetinde bende bir insanım, yani benimde bunu okuyan sizlerinde bunları yapabilme potansiyeli var öyle mi ? ne korkunç… Almanya’da bir hayvanat bahçesi varmış, hani bizim Gülhane bahçesi zamanındaki gibi üç beş kaburgaları sayılan arslan falan değil (gerçi gülhanenin o eski halini özler olduk ya ) neredeyse tüm vahşi türlerin olduğu bir yermiş. İçeride bir de çadır varmış, kapısında dikkat burada dünyanın en tehlikeli canlısı vardır diye de bir ibare.İçeri girenlerin gördüğü tek şey ise devasa bir aynaymış; kim itiraz edebilir ki ?

Haplar ve olumlama teknikleri ile kendime telkinler vererek kuyruğu dik tutmaya çalışıyorum. İnanır mısınız bu sıcak günlerde eve gelince sobayı yakmadan duramıyorum. Hatta yanmamakta ısrar ediyor alet, anca en yüksek ayara alınca yanıyor. Üşüyorum sayın okur, psikolojik olduğuna eminim.  Yoksa siz üşümüyor musunuz ? D vitamini verdi geçen doktor, iğneyle zerk etmektense tüpü kırıp içiyorsun. Araştırdım çoğu şeyin başıymış d vitamini eksikliği, özellikle moral. Annem gülmüyorsun levent, gülsene oğlum diyor. Oysa bana sorsan arada gülüyorum yahu, yoksa bana mı öyle geliyor? Tanrı’dan güç ve cesaret diliyorum. Ne siyasilerden fayda var ne aydınlarından, bana öyle bir kudret versin ki hayatımı bu ülkeyi kurtarmak için vakfedeyim. Evet, bir millet kurtarılmayı bekliyor ama ne acıdır ki bir kurtarıcı bekleyen milletler yok olmaya mahkumdur. Bekleme sayın okur, kurtarıcı sensin,titre ve kendine gel artık. Doğru ya ne okuru ? okuyanda kalmadı artık,zaten başkası beklenemezdi. İçin sıkıldımı akan suya anlat der anacım, eh bu milenyum çağında nereden bulucaksın akan suyu. İnternet denilen şeyde su gibi akışkan zaten, saniyede on milyarlarca şey yazılıp çizilip paylaşılıyor. Bunca şey nereye gidiyor nerede birikiyor bilen de yok hani. Saat ikiye yaklaşıyor ve sanırım üç dört dal sigara kaldı daha ders çalışıcam,yani burada noktayı koyuyor ve geceyi kapıyorum.Sevgiler…

3 yorum:

  1. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. Yorumu yanlışlıkla sildim.Hani iyide oldu,hiç okumamış sayıyorum.Ayol ben umutvar şeyler yazmaya çalışıyorum güya,nasıl anlaşılıyor? Şu sözü çok sever ve inanırım :
    "Yeryüzündeki tüm çiçekleri koparsalarda baharın gelmesini kimse engelleyemez."

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...