İşte şu yukarıda gördüğünüz fotoğraftaki gibi kardeşlerimle
beraber bahçemizin kömürlüğünde eski gırgır dergilerini açıp açıp büyük bir
merakla okurduk. Daha doğrusu onlar okur ben daha okumayı çözemediğimden
resimlerine bakardım. Meraktan çatlıyordum hemencecik ve kendi kendime
çözmüştüm okumayı. Ortanca abim gıcık olmuştu ama çizmeyide çözmüştüm sanki.
Hani yoktu bi Ernie Chan’dan farkım (çok mutevazıyız)J Neden kömürlükteydik, eh! atamıyorduk
eski sayıları her Cuma yayınlanırdı Gırgır sanırım.yani yılda 52 sayı,ben daha
doğmadan yıllar önce abim biriktirmeye başladığından yüzlerce sayı
vardı.Bunlara Fırt’ı Hıbır’ı falanda ekleyin,etti mi bin ikin adet..Annemde
okumamızdan hoşnuttu ama iki göz gecekonduda nereye koyacaktık onca dergiyi.Nedense
yağmurlu bir sonbahar sabahı abimle kömürlüğün uydurma çatısı altında telaşla
dergileri kurtarmaya çalıştığımızı ve sonra gene okumaya daldığımız o günü hiç
unutmuyorum.Çocukluk anılarımın en güzel kesiti belki de.
Of! Biraz da hüzünlendim şimdi. Ders arasında öylesine can
sıkıntısından yazıyorum. Birazda gün içinde Conan başlıklı yazıma(blog âlemi
post diyor nedense)yapılan bir yorum fitilledi sanırım. Efenim şöyle diyeyim
henüz dokuz yaşımda bir çocukken Hıbır’a ilk çizdiğim karikatürü posta ile yollamıştım,
üstelik herkesten habersiz. Haftalarca yayınlanmasını bekledim, para durumu o
günler nanaydı ne yazık ki her sayıyı alamaz olmuştuk bende bakkalın koyduğu
standa gidip kaçamak bakışlar atardım. O da almayacaksan elleme velet diye çıkışırdı.
Neyse yayınlandı mı bilmiyorum o vakit ve asla öğrenemeyeceğim ama bir gün eve
adıma bir mektup geldi. Dokuz yaşında bir velede adına kocaman sarı bir zarfın
içinde mektup geliyor, vay anasını…JEvde
yoktum, mühim işlerim vardı.Sanırım arka sokakta misket oynamaktaydım.Mors
denilen oyundaki başarımı mahallemize yeni taşınan uyuz çocuğa da
kanıtlamalıydım.neyse ben yokum diye ne annem ne kardeşlerim mektubu açmamış
bile,ilk o zaman öğrenmiştim başkasının adına gelen mektupların açılmayacağını.Eve
geldim gülümseyerek abim bak lan Hıbır’dan yollamışlar dedi.Kocaman sarı bir
zarf,aman Allah’ım bir çuval para olmalıydı kesin.Para para yollamışlar,birkaç karikatür
yollamıştım,yayınlanmış ve işte bedelini ödüyor olmalıydılar di mi :P ULAN NE PARAGÖZMÜŞÜM
O VAKİT,ŞİMDİNİN AKSİNE..
Neyse zarfı heyecanla açtım içinde nasıl bir karikatürist
olunur bunla alakalı derginin özel hazırladığı bir kitapçık vardı.Belki birkaç şey
daha,net hatırlamıyorum ama para yoktu elbette J
Üzerinde Hıbır’ın mühürü bulunan o zarfta ve birkaç şey kayboldu bi şekilde
yıllar içinde,eh! Bir yirmi yıl öncesi hatta daha fazla..Ama nasıl çizmem
gereken,hangi malzemeleri edinmem gereken o kitapçık hâlâ durmakta. Aşağıda birkaç
sayfasını taratıp paylaşacağım. Sonra o gazla gırgır, hıbır, zıpır vs… ne kadar
dergi varsa çizimlerimi yolladım birkaç yıl, şu amatörler kısmında yayınlandı
da hemen her seferinde. Hatta bir ara altı sıfırın atılmadığı o yıllar tam 1
milyar ödüllü yarışmada ön elemeyi geçenler arasına kalmıştım. Ahanda gene
paraya bağlamışım gözü J
yok ama ilk üçe girememiştim.
Neyse efenim,büyüyordum bir yandan ve şu içinde hiç resim
olmayan kitaplarda ilgimi çekmeye başladı.Yani hikâyeler,romanlar vb. Bu
seferde yazmaya sardırdım.Burada pek göstermiyorum,göstermeyeceğimde J iyi yazarım ben
vallahi yeminle…ama yok öyle net met,adam gibi baskıdan çıksın kitap şeklini
alsın,hem para da vercekler di mi lan? Korsana hayırrrr! JEn azından benimkileri
bandrollü alın yahu, olmaz mı? L
Bu arada takipçilerimin sanırım iki kişi hariç hemen hepsinin karşı cinsten
olduğu kolayca anlaşılıyordu da, okudukça anlıyorum ki birçoğu da Öğretmen..Hem
de duyarlı kişiler sağ olsunlar,fırsat buldukça eğitimdeki arızalara burada
değiniyorlar,çözüm yolları arıyorlar.
Çok sevdiğim blog http://pelinpembesi-buket.blogspot.com/ portekizde ki eğitimle ilgili bir yazı paylaşmış bizzat gidip gözlemlemiş. Neden söylüyorum; yahu çizerdim güzel güzel, hoca aferin diyerek başımı okşar okulun panosuna asılırdı.ilk orta lise hep böyle oldu.Kompozisyonlarda da durum aynıydı.okulun her haftası Levent’in çizimleri kompozisyonları öyle panoda dururdu kuru kuru..Ulan bir yönlendirme,bir öneride bulunun bee…Şimdi o Portekiz’de ki okulda başlasaydım eğitim hayatıma yirmi yıl sonra bu bloğa yazıyor mu olurdum,yoksa çoktan birçok eser vermiş miydim.Ben ve benim gibi ne kabiliyetler heba olmuştur kim bilir ,en azından gelecek nesiller için harekete geçmeliyiz.Sakın ha kürtaj yaptırmayın,en az üç çocuk…bir de arkayı dörtledik mi tamamdır…
Çok sevdiğim blog http://pelinpembesi-buket.blogspot.com/ portekizde ki eğitimle ilgili bir yazı paylaşmış bizzat gidip gözlemlemiş. Neden söylüyorum; yahu çizerdim güzel güzel, hoca aferin diyerek başımı okşar okulun panosuna asılırdı.ilk orta lise hep böyle oldu.Kompozisyonlarda da durum aynıydı.okulun her haftası Levent’in çizimleri kompozisyonları öyle panoda dururdu kuru kuru..Ulan bir yönlendirme,bir öneride bulunun bee…Şimdi o Portekiz’de ki okulda başlasaydım eğitim hayatıma yirmi yıl sonra bu bloğa yazıyor mu olurdum,yoksa çoktan birçok eser vermiş miydim.Ben ve benim gibi ne kabiliyetler heba olmuştur kim bilir ,en azından gelecek nesiller için harekete geçmeliyiz.Sakın ha kürtaj yaptırmayın,en az üç çocuk…bir de arkayı dörtledik mi tamamdır…
kapağın üstüne bir çok adres telefon numarası eklemişim zaman içerisinde o yüzden kırmızı ile karaladım taramada.
işte alınacak malzemeler falan,insan yollardı yahu :((
ergün ve hasan abi iş başındayken...
bu önemli gençler doğru kompozisyon örneği,çok işime yaramıştı.
Çok sevdim ben bu yazıyı:)
YanıtlaSilBenimde bilyelerim, meşelerim vardı levent:)) off ne oynardım...
YanıtlaSilokurken gözümde canlandırdım, bir kömürlük, bir sürü dergi...
eski kitabını saklaman ne güzel.. eskileri severim saman kağıtları..
Sevgiler... :)
YanıtlaSilşimdiki çocukların tek eğlencesi, tek merakı, tek yeteneği bilgisayar ve internet....yazık...
YanıtlaSilbiz son şanslı kuşaktık sanırım..
YanıtlaSilEski olan her şey benim için çok değerli. Bu günlerde eskiye çok döner oldum. Çocukken daha mutluyduk sanki:)
YanıtlaSilbende son zamanlarda hep eskiyi yazmaya başladım.Çocukken daha mutluyduk tabi..İçimdeki çocuk ölmedi ama yaşlandık yahu :((
YanıtlaSil