Joan baez manha de carnaval;ölmek istiyorum..güzel yanları
da olmadı değil geçen yılların,ama artık…bu kadarı kafi.Üstat Cemal süreya’nın
dediği gibi “üstü kalsın”… hayır yanlış yazmadım, soyadının bir y’sini oynadığı
bir kumarda kaybettiği söylenir :)Her kelime yalan.Her yürek vefasız.”Can üzgün
perişan can suskun kararsız.Çek git diyor şeytan git sessiz sedasız…” Ne güzel
yazmış rahmetli Çiğdem Talu ve ne güzel söylemiş Erol Evgin.
Secret garden- Song froms a secret garden. Aman Allah’ım nasıl
bir ezgidir bu. Bir düşünürün “sözler müziğe yapılması gereken mecburi bir
cinayettir” sözünü getiriyor akla. Öyle ya aslolan enstrüman değil midir? Kaç
zamandır radyo 3’te ve başkaca yerlerde artık neredeyse sürekli klasik müzik
dinlemem belki de bundandır. Beyoğlu’nda izbe salaş bir kafe-bar da yıllar önce
bunu eski birkaç “rocker” arkadaşıma itiraf ettiğimde çoğunun şaşkınlık ve
alaylı gülüşlerinin haricinde yalnızca biri olgunluk olarak görmüştü bunu.Ona
göre müzikte gelinebilecek en üst mertebeye ulaşmıştım. Söz uçar yazı kalır
derler ya, notalardır nağmelerdir aslında müzikte de geriye kalan. Ne diyorum
ben ! nasıl bir bezginlik hali bu. Varoluşum acaba hiç bu kadar ağır gelmiş
miydi. Ya istifra etmeye başlayacağım durmaksızın ya da derhal bir şeyler
yapmalıyım. Yoksa bu acziyet beni öldürecek. Son bir hafta da öyle acılar
yaşadık ki ulusça.Hoş ..ulus demek de faşizm oldu ya şimdilerde ! Milletimizin başı
sağ olsun diyor ismi lazım olmayan zat,sorsanız sözünü ettiğiniz bu milletin
adı yok mu,yanıt alamazsınız. Türk milleti demek ne ayıp oldu,ilginç..üzücü,kaygı
verici. Neyse yeminim var fazla siyasete girmeyeceğim bu blogda.Lakin artık
sanattan falan bahsetmek bunca acı içerisinde çok yapay,ayıp,beyhude geliyor.El
mecbur blogu kapama vakti yaklaştı sanırım. Yeni bir isimle yalnızca ülke
meselelerini ele alacağım bir blogun zamanıdır artık.İsteyen teşrif
eder,buradan çaktırmadan laf sokuşturmak sayfanın ruhuna hakaret gibi oluyor
sanki.
‘28'i çocuk, 3'ü bebek 61 kişi; zulümden, ölümden kaçarken
sığındıkları 'insan kaçakçılarının' teknesi batınca boğuldu.
Afyonkarahisar'da 25 asker ne idüğü belirsiz bir sebeple
patlayan cephanelikte boğuldu. Üstelik gencecik, pırıl pırıldılar. 17'si ise
henüz 3 günlük askerdi.
Ergenekon davasında tutuklu yargılanan Yarbay Mustafa Dönmez,
Silivri Cezaevi'nden zar zor cenazesine yetiştiği gencecik oğlunun mezarında
boğuldu.
Silah zoruyla defalarca 'enişte' tecavüzüne uğrayan, sonunda
cinayet işleyen Nevin, 'O çocuğu doğuracaksın' kararının altında boğuldu.
Davanın elle tutulur tek bir dayanağı olmamasına,
TÜBİTAK'tan gelen rapora rağmen 'kuvvetli suç şüphesinin devam ettiği'
gerekçesiyle, şüpheyi sanık lehine kullanmayarak Odatv Davası'nda
tutukluluklarının devamına karar veren 'mahkeme'; Soner Yalçın'ı, Barış
Pehlivan'ı ve Barış Terkoğlu'nu haksızlığa boğdu.
Siz ne hissettiniz bilemem ama ben şu birkaç gün içinde
defalarca boğuldum.'
Tuğçe Tatari’nin geçenlerde kaleme aldığı köşe yazısından
ufak bir alıntı. Yanlış anımsamıyorsam life&style tarzı şeyler yazardı
köşesinde o bile son birkaç aydır elini taşın altına koyma gereğini
kemiklerinde hissetti.Gazeteci olmanın gereği bu değil mi zaten,vatansever
olmanın,vatandaş olmanın… “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.”
Şimdi de Ne me quitte pas çalıyor playlistimde,playlist ne
yahu? Nasılda empoze ettiler dillerini,kültür emperyalizmi böyle bir şey
işte.Hatta empoze ne yahu,aşıladılar demek daha doğru.
Terk etme beni ,Unutmak zorundayız, her şey unutulabilir, geçip
giden her şey… unutmalı: geçen Yanlış anlaşılmalarla, yitip giden zamanı. ve
zaman kaybedilir: anlamaya çalışmakla, geçen o saatleri.. ki zaman zaman, "niçinler"
öldürür kalplerdeki mutluluğu… Terk etme beni…İşte şarkının sözlerinin bir
kısmının çevirisi.
Sırada ne var derken Fikret Kızılok’un “Gönül” çalmaya başladı.
Belki de bana en büyük kazığı atan, yaşlandıran,yani bi tuhaf eden,içime
eden,ağzıma sıçan gönlümden başkası değildi. Yaklaşan vaktin sorumlusu gönlümdü.
Yapma dedim yaptın gönül,sana böylesi yasaktı unuttun mu gönül?Gözlerin bakar
da görmez,ellerin tutar da bilmez,gece gündüz fark edilmez.Demedim mi sana
gönül ?Hadi şimdi kurtar beni gönül dedim.Kurtaramadın elbet,kapanmaz bir
yarayla öyle dımdızlak kaldım boşlukta. Alıştım ama…her şey gibi acıya da
katlanma yolunu buldum bi şekilde. Hayır, onca zaman kaçmayı başarmışken,nasıl
yakalanmıştım. Hem de hiç hak etmeyen birine,tersi eşyanın tabiatına aykırı
olurdu zaten değil mi ? Acıya tuz basmak gerekirmiş meğer.
Alakasız kıçı başı belirsiz,ileride ulan ben ne yazmışım
diyeceğim bir yazı oldu bu eminim.Geri dönüp imla hatası var mı diye bakmayacağımda. Off!
Bıktım yalan dolanlardan,insanlardan.En çok kendimden,şu yaşamda Kafka’dan
başka tutunacak bir dalım, şöyle elle tutulur somut bir dostum olmadı ya,ne
diyeyim.Belki son bir mektup yazarım yakında Kafka’ya,hani burada paylaşır
mıyım bilmem.Sonra da..sonrasını kim biliyor ki…
Yapma,etme,bi dur,soluklan, gazoz iç, soğuk su iç, ne bileyim, (yeşilaycıyımdır da:P) Serab'dan sana: Hişt hişt sakin ol,sinirlerine hakim ol...Bak burda dostluğa kapı aralayan çok insan var, blog dünyasında yani, olmaz deme, oluyor, reeldekilerden hayır görmedin diye buradakileri küçümseme :p
YanıtlaSilDert bin değil on bin evet, ama bizim gibi derlenenler de olmasa kim kaldıracak bu ülkeyi...
Çalma listende saydığın tüm şarkılar benimkilerine uyuyor biliyor musun, Joan Baez'inki değişik sadece: Let it be ve Blow'ın the wind
Sakin sakin...öbür blogunu da okuruz icabında. Ama acayip her şeye muhalifimdir, ona göre yorumlarımı sakınmam bak :)
Ben bu yazını hiç beğenmedim Levent... Burnuma hoş kokular gelmedi. Gidecekmişsin gibi yazmışsın :((((
YanıtlaSilSevgili N.Narda hanım;evet haklısınız,biraz soluklanmayı denemeliyim.Sanal alemde dostluğa kapı aralamak...ahhh! aaah...!hiç girmeyim o konuya. Sanaldan bile insan ne kadar incitiliyor bir bilseniz.Bilmeyin daha iyi.Sürekli muhalif oldum herşeye,öyle de olmalı.Başka bir blog olur mu bilmem ama sakınmayın siz sözünüzü.
YanıtlaSilah ayrıca boliv in di vind ve led it bi'yi bende severim .iyi geceler..
kahve telvesi; sanırım öyle olacak.Zaten oldukça açık yazdım sanıyordum :) Amann n'olcak canım gitsem :) hem takip edeceğim 3-5 blog olacak sayfayı kapasam da;)
YanıtlaSilSen yine takip et blogları, ister 3-5 , ister 5-7...Ama en çok tercih edilen 3-5-2 sanırım.Yok ya o futboldaydı. Amannnn neyse, ben senin blogunu okumak istiyorum ama. Var mı öyle pes etmek.Hem ben geldim diye mi bu gidişler? Gidersen müthiş alınacağım yani bilmiş ol :))Sen istiyorsan aç yeni bir blog, lakin kalsın bu da. Sezen'in "git...me dur ne olursun" şarkısı benden sana gelsin...:))
YanıtlaSilyine niye tribe girdin.....
YanıtlaSil"Hem ben geldim diye mi bu gidişler?"
YanıtlaSilsizi gerçekten tanıyor muyum ben ? şimdi iyice şüphelendim kahve telvesi.
keşke basit bir tribe girme olsaydı sevgili coraline.An itibariyle haberleri izlediniz mi ? :((
YanıtlaSilArtık yeni bir blog açıp siyasi yazılar yazmalıyım.Meydanlara çıkıp bağırmaya zaten devam edeceğim.
Yok Levent, tüm tanışıklığımız burayla sınırlı..:)
YanıtlaSilişte bende tüm tanışıklığımız burayla sınırlı bir başkası olmandan korkuyordum.yanılmışım,özür.
YanıtlaSilBen seni daha yeni tanımıştım,uzun saçlı,uzun bacaklı,güzel resim yapan,günümüzde bir çok erkeğin aksine kitap okumaktan keyif alan kişi.Biryerlerde yazdıkça hep bizimle olacaksın.Düşünürken bile varsın aslında.Ama yazınca daha da gerçek oluyorsun şu sanal alemde sanki?Her nereye gidiyorsan, göğsüne biz takipçilerinin kalbini de al bizi de götür olur mu?Güle güle...
YanıtlaSilNe güzel betimlemişsiniz beni :))teşekkür ederim.Kitap okumanın marifet sayıldığı bir çağdayız,ne acayip..Yağmur fena bastırdı birden :)) ne yazacağımı unuttum.sağolun efenim.
YanıtlaSilneredesiniz ? :)
YanıtlaSilburalardayım şimdilik :)
YanıtlaSil