9 Temmuz 2013 Salı

ordan burdan...


“Benim anlamadığımı mı sanıyorsun? Var olmak denen o umutsuz düşü. Olur gibi görünmek değil var olmak… Her an bilinçli, tetikte, aynı zamanda başkalarının huzurundaki varlığınla kendi içindeki varlık arasındaki o yarılma. Baş dönmesi ve gerçek yüzünün açığa çıkarılması için o bitimsiz açlık. Ele geçirilmek, eksiltilmek ve… Hatta belki de yok edilmek. Her kelime yalan, her jest sahte, her gülümseme yalnızca bir yüz hareketi, intihar etmek? Hayır, fazlasıyla iğrenç… İnsan yapamaz ama hareketsiz kalabilir, susabilir. Hiç değilse o zaman yalan söylemez. Perdelerini indirip içine dönebilir. O zaman rol yapmaya gerek kalmaz. Bir kaç faklı yüz taşımaya ya da sahte jestlere. Böyle olduğuna inanır insan, ama gördüğün gibi gerçeklik bizimle dalga geçer. Sığınağın yeterince sağlam değil. Her tarafından yaşam parçaları sızıyor ve tepki vermeye zorlanıyorsun. Kimse gerçek mi yoksa sahtemi diye sorgulamıyor. Kimse sen gerçek misin? Yoksa yalan mısın demiyor. Bu sorunun yalnızca tiyatroda bir önemi olabilir. Belki orada bile değil. Seni anlıyorum Elizabeth susmanı anlıyorum. Hareket etmemeni anlıyorum. İsteksizliğini fantastik bir sisteme bağlamışsın, hayranlık duyuyorum. Bitene kadar oynamalısın. Ancak o zaman bırakabilirsin. Tıpkı diğer rollerini bıraktığın gibi bunu da yavaş yavaş bırakırsın.”    ( a film by  Ingmar Bergman_PERSONA)

Dün aylaklıktan,hadi Persona’yı bir kez daha izleyeyim dedim. Bazı filmler birkaç kez izlenir ama nedenleri farklıdır. Örnekse bir erkeğin “Rocky IV” ya da “Die Hard III”ü her rast geldiğinde izlemesi karşı cinsin “Sleepless in Seattle” veya “Rüzgar Gibi Geçti”yi izlemesiyle eş değerdir. Maskülen ve feminen durumları… Lakin cinsiyet farkı gözetmeksizin “Mulholland Drive”, “Persona”, “Fargo”, “Guguk Kuşu”, “Solaris” gibi kült filmlerin  tekrar izlenmesi çoğunluk zarurettendir. Keza, nedense kütüphanemizde bir daha asla okumayacağımız onlarca romanın arasında da sayılı, tekrar okunmayı bekleyen bazı kitaplar vardır. Ve nedense dvdler gibi öyle kolayca başkalarına verilmez o okunmayacak diğerleri. Kim bilir belki de varoluşumuzun somut birkaç kanıtı gibi görüyoruzdur.Öyle ya okuduklarımız deneyimlediklerimize oranla belki daha fazla hamurumuzu yoğuruyordur.

 Yazmıyorum ne zamandır, sebebi çok… Yukarıdaki alıntıyı paylaşmaya karar verince düşündüm de acaba yazarken ne kadar kendimiz olmayı başarabiliyoruz. Facebook,twitter ve benzeri sosyal ağlara  nazaran artık güncelliğini yitirmiş, adeta bir sığınağı andıran bu yerde ne kadar biziz? Galiba daha ziyade kendimizden kaçış için buralarda dolanıyoruz. Yarattığımız avatara dönüşüyoruz. Neyse içinden çıkamayacağım için bu bahsi burada noktalayım iyisi mi.


Fırsat buldukça göz attığım ender bloglardan birisi dün güzel bir filmden bahsetmiş. Güneşli pazartesiler isimli. Başrol koltuğunda pek sevmediğim (javier bardem)havyar badem varmış. Gıcık olmamın sebebi penelope ile scarlet johansen’lı  voody’nin barcelona filmi. Şanslı herif n’olcak. Hatunların letafeti  yetmezmiş gibi bir de Woddy Allen’la çalışmak cabası.Kronik işsiz biri olarak konusu itibarıyla filmi pek beğendim, tabii el mahkum seyretmek için bir internet cafeye gitmek zorunda kalacağım :/


Dün 4 temmuz’du.(yazalı 4 gün geçmiş) Amerika’nın bağımsızlığını kutlayacak değilim ama Oliver Stone’un "Born on the Fourth of July" adlı yapıtından bahsetmemek olmazdı. Savaşın ne boktan bir şey olduğunu sert ama olması gerektiği gibi anlatan enfes bir yapımdır. Tom Cruise’un perfonmansı da yadsınacak gibi değildir hani. Bu da tavsiye edilir.



Geçen malum, Kafka’nın doğumunun 130.yılıydı. Bende kısa bir animasyon paylaşmıştım bunun üzerine. Sonradan Tim Burton imzalı olduğunu fark ettim. Tim gerçekten şahsına münhasır bir yönetmendir. Bu yaz başı d&r mağazalarında yapıtlarından küçük bir DVD set vardı. Çok iyi tercihler ve çok eğlencelik bence, işte liste: Sweeney Todd, Corpse Bride, Charlienin Çikolata Fabrikası, Mars Attacks ve tabiî ki Beetlejuice-Beetlejuice-Beetlejuice :)) hadi yeter bu kadar,görüşmek üzre…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...