Hiçbir seçim yapmadığınız sürece
her şey ihtimal dahilinde(mi)dir…(?)
“Büyük Patlama'dan
önce ne vardı?Aslında öncesi yoktu.çünkü Büyük Patlama'dan önce zaman kavramı
yoktu.Zaman, evrenin genişlemesi sonucu ortaya çıkan bir şeydi.Peki evren genişlemeyi
bitirdiğinde ve devinim durduğunda ne olacaktı?Zamanın niteliği ne olacak?Sicim
teorisi doğruysa, evrende 9 uzaysal boyut mevcuttur.Bir de zamansal boyut tabi
ki.Başlangıçta, tüm boyutların birbirine bağlı olduğunu düşünebilirsiniz.Büyük
Patlama sırasında;uzunluk, genişlik ve derinlik olarak bildiğimiz üç boyut ve
zaman olarak bildiğimiz bir zamansal boyut dağıldı.Diğer 6 boyut ufacık
kalıp,birbirlerine bağlandı.Eğer çubuk boyutların bulunduğu bir evrende
yaşıyorsak yanılsama ve gerçeklik arasındaki ayrımı nasıl yapacağız?Bildiğimiz
kadarıyla zaman,sadece tek yönde hissettiğimiz bir boyuttur.Peki ya diğer
boyutlardan biri uzaysal değil de zamansalsa?O zaman n’olcak? “
“Satrançta yapılabilecek en iyi hamle, hamleyi yapmamak olursa buna Zugzwang denir.”
İşte
Nemo’nun yaptığı şey buydu, hiçbir şey yapmamayı tercih etmişti. Tüm film zaten
bunun üzerine kurulu. Aranızda izlemiş olan varsa ya da izleyecek olanınız,
belki de filmi benim kadar taçlandırmayacaksınız, bilemiyorum. Okuduklarımızı
veya izlediklerimizi doğal olarak kendimizle ilişkilendiririz, ben olsam bu
durumda ne yapardım, şurada keşke şöyle davransaydı gibi başkarakteri veya
durumları izlerken kendi iç muhakememizden geçirip yorumlarız. Bazen de
yaşadığımıza çok benzer bir problemin birebir kopyasıyla karşılaşır ve belki de
açmaz diye gördüğümüz sorunumuzun yanıtıyla karşılarız. İşte Mr. Nobody benim
için böyle bir filmdi. Daha önceki bir yazımda doğum günümü kutlarken bir hayat
boyu aslında hiçbir şey yapmamış olduğumu yazmıştım. O halde hani yaşadığımda
pek söylenemez değil mi. Arzu eden için malum yazı : http://kafkayamektuplar.blogspot.com/2013/01/birkacgun-gecikmeli-dogum-gunu-yazs.html
Henüz 9 yaşındaki Nemo, tüm
hayatını belirleyecek bir karar vermek zorundadır ve anlaşılan o dur ki bu son
ana kadar ertelenmiştir.-Pasta seçerken bile yarım saat düşünen bir velet ne de olsa- Tren garında ayrılmış olan annesi veya babasıyla kalma
konusunda bir karar vermelidir ve tren ağır ağır kalkmaya başlar. Trene binen
annesine mi koşmalı yoksa istasyonda bekleyen babasıyla mı kalmalıdır. Aman
yarabbi, işte tren hızlanmaya başlar. Koşar Nemo annesine doğru, arkada gözü
yaşlı babası, annesinin uzanan eline yetişmeye çalışırken dahi kararsızdır.
Sizce Nemo ne yapmıştır? Film boyunca her iki seçeneğinde getireceği olası
senaryolar biz seyirciye aktarılır. Ama bu kadar basit bir film değil elbette.
Şimdi başa dönelim.
Bay hiç kimse tam olarak 117
yaşındadır ve yaşayan son ölümlüdür. Yalnız bu cümle yanlış anlaşılabilir,
yaşayan son ölümlüdür ama yaşayan son insan değil. İnsanoğlu artık ölümsüzdür.
Bunun nedeni ise genişleyen evrenin artık durmasıdır. Dolayısıyla zaman denilen
şey evrenin genişlemesiyle ilintili olduğundan artık herkes ölümsüzdür.
(Anlatması güç bir film olacak ve muhtemelen izlemeden anlamayacaksınız) yalnız
hiçbir şey anımsamayan Nemo’ya göre o daha 34 yaşındadır ve uyanmak zorundadır.
Hiçbir şey anımsamamasının sebebi yaşanmış bir hayatı olmaması olabilir mi? En
başta ki Zugzwang deyişine bir metafor olmasın sakın. Neyse oraya geleceğiz;
Bu filmi spoiler vermeden
anlatmak olanaksız ve olay örgüsü Pulp Fiction tarzında, senaryo oldukça girift,
karmaşık. Ben size sadeleştirmiş biçimde anlatmalıyım. Yıl 2096 Bay Nemo, yani
hiç kimse 117 yaşında ama o 1975 doğumlu ve 34 yaşında olduğunu iddia eden
biri. Gelecekte herkes hiç kimsenin ölüm anını beklemektedir. Ve ölmeden önce
bir psikiyatr Nemo’ya hafızasını tazelemek için hipnoz uygulamayı teklif eder.
Hipnoza giren Nemo ta doğum öncesini anımsar, cennette bekletilen çocuklardan
biridir ve ebeveynini her çocuk gibi kendisi seçer.
Adaylar neden seçilmeleri
gerektiğini doğmamış Nemoya anlatır. Biri kelebek etkisini bilir misin diye
sorar Nemo’ya ve anlatmaya başlar: uzak doğuda bir kelebek kanatlarını çırpar,
başta hafif bir rüzgâr solmuş bir yaprağı havalandırır, derken kuvvetlice bir
fırtına ve o yaprak ta Amerika’ya ulaşır ve yaprağa basıp kayan babasına yardım
için koşan annesi bu şekilde tanışır.( of! Kısa anlatmalıyım ya, ancak bir
sahneyi anlatsam anlaşılmayacak gibi, belki izleseniz de…L )
1. Nemo trene biner ve annesini tercih eder. Annesinin babasından ayrılma
sebebi başka bir erkeğe gönlünü kaptırmasıdır. Tesadüftür ki âşık olduğu erkek
Anna’nın babasından başka bir şey değildir. Sanırım New Jersey’de, aynı çatı
altında yaşmaya başlarlar. Zaten Anna’yı daha önceden tanıyan ve hoşlaşan Nemo
başında bu birliktelikten haz etmese de zamanla razı olur. Ve ilk
ergenliklerinde ateşle barut misali âşık olurlar ve kaçamak bir şekilde ilk
cinsel deneyimlerini yaşarlar. Sonrasında annesi ve üvey babası ayrılma kararı verir,
bunda çocuklarının ilişkilerini fark etmeleri de büyük etkendir. Anna Nemo’ya
onu hep seveceğini ve bekleyeceğini söyler ve ondan her Pazar günü deniz
fenerinin orada beklemesinin sözünü alır. Otuzlu yaşlarına geldiğinde Anna ile
bir tesadüf eseri rastlaşır. Çılgına dönerler, tutkuyla sevişirler falan.
Ertesi günü Anna Nemo’dan iki gün süre ister. Çünkü tüm ömrünü Nemo’yu
bekleyerek geçirmiş, olası tüm aşkları, kariyerini falan ertelemiş, aslında hiç
yaşamamıştır. "tek bir hayat için herşeyden vazgeçtim."Yani Nemo gibi hiçbir hamle yapmamayı tercih etmiştir. Zugzwang.
İki gün sonra fenerin orada buluşmak üzere ayrılırlar, Anna numarasını verir,
ama gökyüzünden düşen bir yağmur taneciği tam kâğıdın üzerine düşer ve numara silinir.
Bunun sebebi de kelebek etkisidir. Birazda şu “karma” denilen şey.Şöyle:İki ay önce işsiz bir Brezilyalı bir yumurta
kaynatmış.Hararet odada mikro-iklim yaratıp sıcaklığı azıcık
değiştirmiş.Böylece 2 ay sonra, dünyanın diğer tarafında sağanak yağış
başlamasına neden olmuş.o adamın konfeksiyon fabrikasındaki işini kaybetmesinin
sebebi Nemo’nun altı ay öncesinde kot pantolonların fiyatlarını karşılaştırıp
daha ucuz olanı alması.şimdilik son…
2. Babasıyla kalır ve Ellise ile tanışır.
Evlenirler çocukları olur vesaire. Yalnız 1 ve 2 maddelerinin 1-a,1b,2a-2b gibi
onlarca versiyonu da vardır. Anlatamayacağımdan değil yazı uzayıp gidecek yahu…
Belki de bu topa hiç girmemeliydim. Jean ile tanışıp evlendiği durumda Ellis
2-b versiyonunun bir sonucu.(kimse bir şey anlamıyor sanırım J )
2096’ya geri döneriz. Hikâyesini
dinleyen genç gazeteci afallamış vaziyettedir. Anlattıklarını hangisi doğrudur,
adeta çelişki yumağıdır. Sonuçta kimle evlenmiştir, hangi yaşam onunkidir.Hiç yaşamış mıdır? Bu
arada atladım, Nemo film boyunca her farklı yaşamda farklı şekillerde 34’ünde ölmüştür.
Bu soruları Yaşlı Nemo şöyle yanıtlar: sende yoksun bende, sadece dokuz
yaşındaki bir çocuğun hayal dünyasında yaşıyoruz. Bizi imkânsız bir seçimle
karşı karşıya gelen dokuz yaşında bir çocuk hayal ediyor.
Gerçekten öyledir ama metafor
içinde metaforda vardır. Eğer bir tercih yapmaktan kaçınır ve hiçbir şey yapmaz
isek, işte 117 yaşına gelsen de bir anın hafızan olmayacaktır. Çünkü hiçbir
hayatı tercih etmemişsin ve dolayısıyla boşuna yaşamışsındır. Diğer yandan tüm
bunlar bir çocuğun hayali, öte yandan tüm anlatılanlar gerçektir. Zira evrenin
genişlemesi durmuş, hatta evren küçülmeye başlayacaktır. Zaman varsayımsal
olarak geriye doğru gidebilir, birkaç varyasyonu dahi olabilirdir.
Neyse biz bilimsel tezini bir yana
koyup devam edelim. 9 yaşında zor bir tercih yapmak zorunda kalan Nemo, ne
annesine koşmuş ne de peronda babasıyla kalır. Raydaki sapağa girer yerde
bulduğu kuru bir yaprağı alıp gökyüzüne doğru üfler.Tıpkı ebeveynlerinin tanışması gibi. Kelebek etkisi, tesadüfler
zinciri onu doğru yola götürecektir. O andan itibaren zaman ilerlemeye devam
eder ve gelecekte şu üç kızdan biri olan Anna ile o yaprak ve daha birçok
rastlantısal zincirin vasıtasıyla beklediği bankın önünde buluşurlar.Kuantum kokuyor lan bu film :) Nemo
nihayet bir tercih yapmıştır. Pek anlatamadım, birebir konuşma fırsatımız olsa
eminim kafanızı şişirir ama daha başarılı olurdum. Ulan ne anlattı şimdi bu
adam diyorsanız, filimi internetten izleyebilirsiniz, izleyin.