Bir ay oldu mu? Sanmayın ki bu
süre zarfında boş durdum. Belki de yazınsal anlamda en üretken olduğum dönemdi.
Güne dair küçük ama oldukça renkli ve bir o kadar ilginç, öyle şeyler kaleme
aldım ki… Kiminde sadece “alan araştırması yapan katılımcı gözlemci “modundaydım.
(Az önceki cümlede okuduğunuz, zincirleme isim tamlamasıyla yazar burada
gitgide sosyolog olmaya başladığının sinyalini vermekte, takılmayın. )Kiminde
bizatihi olayın öznesi durumundaydım.
Sonra arta kalan zamanlarda epey sinemadan, çoğunluk hollywood’dan
bahsettim. Martin Scorsese ile Woody’nin gitgide siyam ikizine dönüşmelerinden,
sinematografik anlamda değil tümüyle fiziksel. South park family guy gibi
animelerin,bazı eski filmlere yaptıkları göndermelerin anımsatmasıyla, altmış
yetmişlerin sinemasına yolculuk yaptım. Diane Keaton’lara Charlotte
Rampling’lere yöneldi vizörüm. Helen Mirren ve Judi Dench imdb’de itinayla taranıp,
yerlere eğilip secde edildi falan. Diksiyon kursu almaya başladım, hâlâ hızlı
ve telaşlı konuşuyorum Allah’tan. Woody’nin nevrotik, ironili üslubuna sahip
olduğumun ayırtına vardım da o haseple Allah’tan dedim. :) Woody demişken, yeni
yaşıma girdiğim ilk saatlerde çok güzel bir hediye aldım doğrusu. Çokta
uğraşmış çocuklar sağ olsun, gecenin maliyeti rahat milyon doları geçmiştir.
Hepsi zahmet edip bir araya gelmiş benim için. Üstelik bilmem kaç ülkede canlı
yayınlandı. Altın Küre (Golden Globe)den bahsediyorum yahu :) sabaha denk
izledim büyük bir keyifle. Kırmızı halı olsun, bizimkilerin salonda konuşlanışı
olsun. Çoğunuzun fark etmediğine emin olduğum öyle kulis dedikoduları çıkardım
ki. Bunları da yazdım. Gece de Cecil d Demille’e Woody allen layık görüldü.
Diane Keaton, Woody için öyle içten samimi ve bir o kadar dolu bir sunum yaptı
ki, ayakta alkışladım. Yine sizlerle paylaşmadığım Charlie rose’a konuk olan
Dicaprio’yu yerdiğim yazının biraz insaniyetsiz olduğunu fark ettim. Zira L.
Dicaprio gece boyunca ustalarını büyük bir dikkat, heyecan ve hayretle takip
eden yegâne kişiydi.(Yanında bir hatun olmaması bunda büyük etkendi tabi ) Ah!
Unutmadan, Jacqueline Bisset bile gecedeydi. Bundan daha güzel bir hediye
alamazdım gerçekten. Fena içmişti :)
İşte bir ay böyle geçti gitti.
Şimdide şu finalleri verip, ihmal ettiğim biricik kentim İstanbul’u doyasıya
gezmek istiyorum. Ah bu arada, Woody emin ol senin Manhattan’ına on basar benim
şehrim. Ayrıca sırtımda paralanmaya yüz tutmuş ceketim haricinde gene emin ol
fiziksel açıdan hiçbir benzerliğimiz yok seninle. Hani övünmek gibi olmasın
Johny Deep ile hım… (bulamadım) Johny deep arasında bir yerlerdeyim.
Woody : Bi-bilemiyorum.
Bugünlerde uzun saçlı ve keçi sakallı bir çok kişi bu..bu yanılsamayı yaşıyor bence.Sağ
yanağında kocaman beni olan bir kız arkadaşım vardı. Kkk-ke..sırf bu yüzden
kendisini Robert De Niro’ya benzetiyordu.
Ben: Woody ? come on… :)
Woody: Ta-ta-tamam. Kabul
ediyorum. Bir gece yatakta tam da o işi yaparken dayanamayıp oo-ona bunu
söyleyen bendim. Ne yapabilirdim ki ger-gerçekten çok benziyordu. Anlamadım sonrasında
beni terk etti. Why?
Not: bu diyalog tümüyle bir hayal
ürünü olup yıllardır seyrettiğim Woody filmlerinden öğrendiğim mizah tarzının
bir ürünüdür. (özellikle eski filmleri)olmadı ya :Pp