Dün günlerden cumaydı, yani benim
izin günüm. İnternete girip vizyonda neler var, tiyatrolarda neler sahneleniyor
bakacak vaktim yoktu. Zira ancak öğlen 12 gibi uyanmıştım.en doğru hareket
beyoğlu’na inip orada bir yere kapağı atmaktı. Yapı kredi kültür merkezine
girerdim önce,sonra bir iki kitapevini dolaşır,bir cafede kahvemi yudumlar. Bu arada
istiklalde sinema afişlerine göz
atardım.
Hava müthiş soğuktu,yapı kredi
kapalı gibiydi,kapısında Haldun Taner’in 100. Yılı yazılı bir afiş vardı ama…anlamadım
işte.atlas ve Halep pasajının önüne gelince bir baktım Aaa! İstanbul film
festivali başlamış,ne sevindim. Hemen bir kitapçık edinip en azından bugün bir
iki film izlerim dedim ama kötü şans festival 4 nisanda başlıyormuş,Cuma 3
nisandı. Kitapçığında ilk kez paralı satıldığına şahit oldum. Derken bir acıkma
baş gösterdi bünyede,kültürel açlığı tatmin edemeyince mideye vuruyor demek. Büyükparmakkapı
sokağı dönünce eskiden bildiğim bir kebapçıda aldım soluğu. Hani kebapsever bir
adam sayılmam ama ucuz burası yahu. Hem Amerikan menşeili bir fastfooda
gitmekten daha yeğ bir davranış. Kahrolsun emperyalizm durumları. O soğuğa
rağmen sigara içerim davasına mekanın dışındaki masaya oturdum çok geçmedi
yanımdan ünlü bir popçu geçti,ismini çıkaramamıştım ama akşamı Beyaz’a konuk
oldu,Berksan’mış efendim kendileri,nasıl bir isim lan bu. Kebabı beklerken
aklıma geldi,Ferhan Şensoy’un kızları peradaki hayalet diye bir oyun
sahneliyorlardı. Acaba bugün sahne alıyorlar mıydı. Akıllı telefonum yok ki
girip internete bakayım,salak benimkisi efenim. Ama akıl vermiş Allah,hemen
böyle bir telefonu olan kuzenimi arayıp,bi bak bakayım dedim.cık o da cumartesi
günüymüş. İyice sinirip bozuldu,o sinirle kebabı lüp diye mideme indirmişim. Kalkıp
dolandım kelepir kitabevine girecektim,ne olduysa girmedim. Sinemalara baktım
bir şey yok,sonra Yeşilçam sinemasında timbuktu’yu gördüm,görmez olaydım. Yok yabancı
dilde en iyi fil oscarına adaymış,yok bağımsız filmmiş falan, fasa fisoymuş
vallahi. Yeşilçam sinemasını bulamadım başında,meğerse eski müdavimim Dorock
barın bitişiğindeymiş. Anlatayım.bodrum katında minicik bir yer,içeride büfenin
önünde bir adam vardı,bietmi alcaksınız dedi,hı dedim.öğrenci mi dedi hıı hı
dedim. Açtı yazarkasayı bir bilet uzattı.yirmi lira para üstünü bozamadı. İçeride
bir bu herif bir ben,bir de sekseninde bir amca. 4 sandalye iki masa. Tavanlarda
film afişleri.duvarda iki ayna ama nostaljik çerçeveli,neden bilmem o aynada
kendi aksimi görmek için aynanın önüne geçtim. Bu acayip yerde belki yansımamda
olmayabilirdi belki, di mi efendim. Beşe on var filmin başlamasına on Dakka var
ve tek izleyici benim. Derken ellisinde bir kadın geldi,onunda parayı bozamadı.
Derken aynı yaşlarda bir adam geldi onunda. En son bir çift geldi,çiçeği
burnunda olacaklar ki fazla sarmaş dolaşlar.muhtemelen içeride oynaşmayı
düşünüyorlar gibi geldi. Neden sonra ellisindeki kadın kapısında aktiristler
yazan tuvalete doğru seğirtti. Aktörlere biz giriyoruz demek ki,bu espriyi ilk
pera sinemasında görmüştüm.erkek tuvaletinde James dean kadında mariyn Monroe vardı.
Sonra hep birlikte salondan içeri girdik. Eh zaten en fazla onbeş kişiyi daha
alabirmiş salon,ki evimin salonu daha büyük olabilir vallahi. Şu sevgililerin en arkaya geçmelerini
umuyordum ama en öne yerleştiler.ben en arkaya yayıldım,diğerleride sağa sola
işte. Film bir Afrika ülkesinde şeriat hukukunu anlatıyor
özetle,recm,kırbaç,cihat falan işte. Üstelik hiçbir alt metni yok. Persepolis’e
yanaşamaz dahi. Birdman’dan sonra bir fiyasko daha özetle. Keşke “kocan kadar
konuş” isimli yerli komediye gitseydim. Ama entelektüeliz ya,yakışır mı
bize.ulan levent.yok aga bundan sonra eğlencel,k filmlere gidicem. Zaten bir
izin günüm var,o da hiç olup gidiyor.aslında filmi yarıda bırakacaktım da,
belki antraktta ilginç sohbet falan çıkar bu gruptan umuduyla durdum,ama arada
verilmedi iyimi. Film bitti dışarı çıktık, dışarıda felaket bir yağmur ve
rüzgar. Beş liraya satılan şemsiyeler az ilerde dağılıyorlar. Soğuğu ve yağmuru
fena yedim. Akşamı bizim Gaziosmanpaşa sahnesinde hıdrellez isimli oyun
sahneleniyordu ama 2 saat 50 dakika.yani gece 12 gibi bitiyor.cık,olmaz . akşam
ulusal kanalda çok sevdiğim Mehmet mutlunun kral çıplak programı var ve konuğu
gene çok sevdiğim metin feyzioğlu. Eve dönmem tam tamına iki saat sürdü. Normal
şartlarda 45 dakika be. Ben böyle trafiğin ta içine edeyim. Özet; şu anda
gribim efenim ve tek izin günüm gene heba oldu. İyi hafta sonları, umarım benimkinin aksine sizin
iyi geçer.