25 Mart 2015 Çarşamba
18 Mart 2015 Çarşamba
hebele gübele...
Yarın bir istisna iznimi Cuma değil
de, Perşembe günü kullanacağım. Yaklaşık 6 ay sonra psikiyatrımı tekrar ziyaret
etme vaktim geldi. Maşallah iyi sayılırım ama son iki hapım kaldı. Neye
benziyor biliyor musunuz (tiryakiler anlar)hani gecenin çok geç vakti son iki
dal sigaranız kaldığını fark edersiniz ve eliniz ayağınız birbirine karışır. Üşenmez,
soğuğa ve gecenin bilinmezliğine aldırmadan çıkar en yakın benzin istasyonundan
gidip sigarınızı alırsınız. Büyük ihtimalle de o iki dal sigara o gece yeter ve
yeni pakete hiç dokunmazsınız ama işte öyle bir duygu. Yarın odasına gene tedirgince
gireceğim, bana rahat oturmamı söyleyecek,sonra laptopunda benimle ilgili
bilgilere göz atacak ve şimdi nasıl hissettiğimi soracak. Öncesinde defalarca
hazırlandığım sözleri söylemek için ağzımı açtığımda farklı şeyler dökülecek
dilimden. Artık iyileştim diyeceğim, benden bir yüzdelik isteyecek. %60 desem
çok az %100 desem çok abartılı. %80 artık geçti diyeceğim ,sonra ama diyerek
kalan birkaç arazımı söyleyeceğim dayanamayıp. Hmm! Diyecek, gene yeni bir hap ismi
söyleyip bir de bunu deneyelim diyecek, ben deneme tahtasıyım ya anasını
satayım. Yok yok bu sefer sadece “ hocam haplarım bitti ondan geldim,bir reçete
yazar mısınız diyeceğim. Evet, böyle yapmalı. Asıl öncesi sorun, sıramı beklerken diğer
hastalarla yan yana oturuyorum da burada ne işim var benim diyorum doğrusu.
Dünya genelinde olduğu gibi burada da çoğunluk kadınlar, erkekler ya daha az
depresyona giriyor, ya da erkekliğine yediremeyip bir tıbbi müdahaleyi
reddediyor. Yani uzmanlar da böyle diyor. Bu arada benim doktor da biraz sıyrık
değilse bende bir şey bilmiyorum sayın okur. Hani bir metroya binseniz veya
benzeri kalabalık bir mekanda rastlasınız,hemen gözünüze çarpar. ay ne derdi
var bu adamcağızın acaba dersiniz,hani Karadeniz de gemileri batmış misali. Belki
de bu kadar dert tasa dinlemekten. Bu hayatta yapamayacağım ender mesleklerden
biri psikiyatrlık.
Yarın izin günüm ama ani aldığım
bir karar artık izin günleri dolaşmak yok, en azından vize ve finalleri verene
kadar. Zira işle beraber derslerime ayırdığım vakit oldukça azaldı. Belki bir
tiyatronun suaresine gidilebilir fırsat olursa. İşim yorucu değil ama pek keyif
alarak yaptığım bir iş olmadığından sıkılıyor, zihnen yoruluyorum. Gene de
nankörlük etmemeli en azından bir işte çalışıyor olmak için az dua etmemiştim. Boş
kalmak artık bir ıstırap olmuştu. Bu arada cnbc-e’yi açtım da şu anda başrolde
Jodie Foster’ın oynadığı şahane bir bilimkurgu olan Contact oynuyor. Defalarca izledim
ama bir defa daha bakılır doğrusu, yani sayın okur, yazı burada bitti demek
oluyor bu :) Sevgiler saygılar…
filmden bir replik : “Orada dört yüz milyar yıldız var. Sadece bizim galaksimizde. Eğer
bunların milyonda birinin gezegenleri olsa ve eğer bunların milyonda birinde
hayat olsa ve bunların milyonda birinde düşünsel hayat olsa orada milyonlarca
uygarlık olur. Eğer yoksa korkunç bir yer israfı demektir.”
Gene de bomboş bir yazı olmasın
hadi,size sevdiğim bir şarkıyla veda edeyim,Mehmet Güreli- Kimse bilmez
13 Mart 2015 Cuma
Bir fiyasko: Birdman
Yazmayalı neredeyse bir ay olmuş.
Bir işte çalışmanın böyle handikapları varmış demek ki. Bu arada handikap
yerine başka bir kelime bulamadığım için kendimi esefle kınıyorum. Yazmıştım ama
tekrarlamalı,uzuunn bir işsizlik döneminden sonra carrefoursa’da çalışmaya
başladım. Nasıl memnun musun derseniz şayet, cevabım şu: bu işten emekli
olmak,finali burada yapmak istemiyorum. Kendimi bildim bileli sanatla hep haşır
neşir oldum,kendimce bir şeyler ürettim,kafa yordum,mesai verdim. Mesela çocukluğumdan
beri 30 yıldır karakalem bir şeyler çiziktiririm,sağda solda karikatürlerim
çıktı falan ama hep bir hobi olarak kalsın istedim bunu. Fakat aynı zamanda
edebiyatla da uğraşan biri olarak, eh sinemadan da anlarım hani,neden bir Woody
allen olmayayım diye kendime hep sordum. Kendim yazar,kendim yönetir hatta
woody gibi zaman zaman kendimde oynarım hani. Olmadı küçük bir Kafka olsam
olmaz mı hani? Hiç biri olmadı diyelim, gideyim benim memleketim Trakya’ya mutevazı
bir baraka,ufak bir bahçe. Başucumda yoldaş bir kedi veya köpek. Gene yazıp
çizeyim,bir yandan baba mesleği olan demir doğramacılığı da icra eder nafakamı
sağlar, saçımı sakalımı gene uzadıya yere kadar uzatır,orada salaş bir barın
müdavimimi olur. Masa sohbetlerinde hükümeti kurar yıkar,sinema sanat üzerine
geyikler yapar,eve döner bir iki gitar tıngırdatıp çubuğumu yakar keyfime
bakarım. Sanırım sadece benim anlayabileceğim şeyler bunlar,neyse…
Bu geçen zaman zarfında ne mi
yaptım. Her Cuma izim günüm,öğlen kalkıp soluğu beyoğlunda alıyorum her
tatilde. Önce hafif bir şeyler atıştırıp bedenimin ihtiyacını gideriyorum.Sonra
sinema salonlarını,sanat merkezlerini,kitabevlerini dolaştıktan sonra genelde
bir film izlemek üzere salonlardan birine giriyorum. Genelde 16 seansı
oluyor,18 gibi istiklalde bir iki tur atıyor,sokak müzisyenlerini
izliyor,kızları dikizliyorum. Sonra bir cafe-bar’da bir kahve içip dokuz gibi
eve dönüyorum. Şimdilik devamlı takılabileceğim bir bar
bulamadım,aramaktayım,bulayım burada reklamını yaparım. İnternetim hala
yok,komşu net,komşu net durumları. Bu günlük traş olan kısa saçlı Levent’ten
nefret etmece durumları falan.
Şimdi sizin işinize yarayacak olan
paragraf. Sanırım geçen haftamı neydi,şu bol ödüllü BİRDMAN’ı izleyeyim
dedim.Cuma 16 seansı,mekan Beyoğlu Beyoğlu sineması,hani Ferhan şensoy’un
tiyatrosunun bulunduğu Pasaj,neydi adı yahu?
Neyse buraya dikkat,film çok kötüydü sayın okur,oyuncuların performansı
harikaydı( zaten haz etmediğim başrol oyuncusu Michael Keaton hariç) ama konusu
itibariyle vallahi çok örneğini gördüğümüz şeyler. İşte, eski şöhretini yitirmiş eski bir Holywood
starının Broadway’de sahneleyeceği bir oyunla geri dönme çabası,tabi başrol
halihazırda bir şizofren.Bu şizofren şeyside ne ayağa düştü sinemada di mi ? Final de biraz Black Swan kokuyor. Ay yazmak bile istemiyorum,o kadar kötü yani.
Hani şunu da ekleyim, zaten yarısı dolu salonun diğer yarısı da salonu
dayanamayıp terk etti. Benimkisi bir dost tavsiyesi arkadaş,Birdman’i izlemeyin,vaktinize ve naktinize yazık der paragrafı bağlar,küçüklerimin
gözlerinden büyüklerimin ellerinden öperim.bye bye.
Not: ha! Yarın gene bir Cuma, bakalım nasıl geçecek,soluğu nerde alacağım bakalım. Grinin Elli Tonu’mu yoksam?
Maybe…
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)