Vaziyet-i halimiz:
Yaşanmaz bir ülke haline geldik
sonunda, örgütlenmiş cehalet bizleri halt etti. Aranızda hala ruh sağlığının
yerinde olduğunu iddia eden varsa kendini inkar ediyordur. Beyinlerimizin
ırzına geçiliyor ve sakat şeyler doğuyor akabinde. Asla umutsuzluğa mahal yok
sakın buna müsaade etmeyin. Ancak gerçekçi olmak gerekirse ülkenin önümüzdeki
elli yılı böyle geçecek buna kendinizi hazırlayın. Ama gayretle mücadeleye
devam edersek en azından torunlarımız için bir şeyler yapabiliriz. Ve her zaman
dediğim gibi en çok siz dişinizi göstermelisiniz hanımlar zira gülümsemenizden
şortunuza hamile iken sokakta dolaşmanıza kadar alenen yaşamınıza müdahale
ediliyor. Takipçilerimin çoğu kadın olduğu için zaten farkında olduğunuz bu
realiteyi bir kez de ben tekrarlamayı uygun gördüm. Hiç düşünmeden bir iki isim
sıralayayım bakalım güçlü kadın denilince aklıma kimler geliyor: Jeanne d’Arc,
nene hatun, Halide edip Adıvar, Sabiha gökçen, afife jale, simon de beauvoir,
duygu Asena, behiçe boran, Türkan saylan, rosa Lüksemburg, frida kahlo, roselouise parks, canım annem ve şimdi aklıma gelmeyen niceleri. Hepinizin en az bu kadınlar
kadar cesur ve güçlü olduğunuza kalben inanıyorum.
Benim halet-i ruhiyem:
Üç ay kadar önce geçirdiğim bir
iş kazasından dolayı şimdilik tekerlekli sandalye kullanıyorum. Alalı iki ay
oldu ama hepi topu iki veya üç kez dışarı çıkabildim. Sebeplerine gelince
öncelikle sizi dolaştıracak birini bulamıyorsunuz. Diyelim buldunuz bu sefer
kaldırımların rampalarına park etmiş arabalar ( kaldırıma çıkanlarda
var)önünüzü kesiyor. Caddenin karşısına geçicem diyelim bir araba durmaz mı
yahu. Gene sağ olsun kadın şoförler daha hassas bu konuda. Sıra geldi asansöre,
yakındaki avm sadece iki kat ve bir otoparktan ibaret buna rağmen sapasağlam
insanlar tembellik edip önünde dakikalarca bekliyor ve inanır mısınız hiçbirinde
bana öncelik tanınmadı. Kimisi acımaklı bakıp kendi sağlığı için tanrıya
şükredip teselli buluyor. Kimisi itinayla göz temasından kaçınıyor. Beni en
rahatsız eden ise diyelim bir cafeye gittim. Az önce sevinçle şakalaşan herkes
suskunlaşıp ciddileşiyor. Belki ayıp olur diye düşünüyorlar ama bu özneyi
rahatsız ediyor sayın okur. Ve, yahu kimsenin tadını kaçırmayıp evde oturayım
noktasına gelebiliyor insan. Kahkaha mı atıyorsunuz ve yanınızdan bir engelli
mi geçiyor lütfen devam edin buna oldu mu? Ben Allah’ın izniyle yakında
iyileşeceğim ama bu sayede zaten ayırdında olduğum çoğu şeyi daha kanıksamış
oldum. Çok sevdiğim bir abim Didim’de yaşıyor birkaç yıldır ve bu konularda
hizmet ediyor. Geçen internetten baktım kendisi de dahil olmak üzere
belediyenin ileri gelenlerini gün boyu tekerlekli sandalyeyle dolaştırmış.
Özellikle meslektaşı olan mimarları. Alkışlıyorum buradan kendini.
Ve anma:
Maalesef geçenlerde iki önemli
ismi aramızdan uğurladık ama her ikisi de bıraktıkları eserleri ve duruşlarıyla
yaşamaya devam edecekler. Tarihçi yazar Halil İnalcık ve Sanatçı Tarık Akan.
Ruhları şad olsun diyorum. Ülkemiz için her açıdan çok zor bir yıl oldu. Sonbaharla
durulacak gibi sanki bu gündem yağmuru. Hayatımda ilk kez önümüzdeki yılı iple
çeker oldum. Bir dahakine iyi şeyler yazmak ümidiyle sağlıkla ve sevgiyle
kalın, hoşça kalın…