98 yılı henüz internetin yeni
yeni hayatımıza girmeye başladığı yıllardı. O vakitler bende tam anlamıyla bir
sinema kuşuydum. Sinema demek birazda Beyoğlu demekti benim için, belki de Beyoğlu’na
gitmek için bir bahaneydi sinema, inanın bilmiyorum. Emin değilim zira
sinemanın altın çağıydı 95-99 yılları. Biraz yardımcı olayım mı: altıncı
his-fight club-er ryan-İngiliz hasta-titanik-matrix falan filan…
O yıllar 98 yapımı bir film
vizyona girmişti başrolünde Meg Ryan’ın olduğu. Zaten Ryan’ın adı geçiyorsa o
filme gitmemek imkansızdı. Şüphesiz tatlı Meg’in benim gibi binlerce aşığı
vardı o dönemler. İlk beyaz perde aşkımdı benim Meg Ryan. Şimdilerde ise Cate Blanchet ki ona girersek konudan saparız biz devam edelim anlatmaya. Film gene
bir Nora Ephron işi olan "You’ve got mail" yani Mesajınız Var idi. Belki sinemada
bu konu ilk kez işleniyordu güzeller güzeli Meg ve Tom Hanks internet
vasıtasıyla birbirleriyle tanışıp aşık oluyordu. Üstelik mükemmel bir
eşleşmeydi bu, sonunda birbirlerine kavuştuklarında ne mutlu olmuştum. Çeşitli
ve komik nedenlerle bu filmi üst üste tam üç kez izlemek zorunda kalmıştım. Ve
her biri bir hemcinsimle ve biri 14 Şubat’a denk gelmişti üstelik sinemada eş
olmayan tek bizdik :)Meg’e olan aşkım alevlenmekle birlikte bu fikir de
kafama yer etmişti belki de.
Ve işte uzun yıllar sonra 2009
kasımında onunla facebook'ta Kafka hayranlarının olduğu bir grupta
rastlaşmıştık. Hayatımın en bahtsız dönemlerinin başlangıcının o gün olduğunu
çok sonra öğrenecektim. F tıbbı yeni bitirmiş doğunun ücra bir kasabasında zorunlu
görevini icra etmeye henüz başlamıştı. Kusura bakmayın daha detaya girmek
istemiyorum nihayetinde aşktan kadınlardan delice korkan biri olup çıkmıştım
hala da öyle. Hiç o kadar acı çektiğimi bilmem, düştüğümde bile o kadar
acımadı. Hatta fizyoterapist kadın kolumu yanlışlıkla kırıp hıçkırıklarla
ağladığında ona, sakin ol senden çok daha fazla acıtan kadınlar oldu beni
deyiverdim o anda. Acaba o garip ne anladı bu cümleden :)
İşte ben bu acı tecrübeden dolayı
facebook’un kurucusu Zuckerberg’e küfürler döşenirken B abla ile tanışıverdim.
Günlerce aylarca o fettan kızı anlatıp durdum ona, usanmadan dinledi öğütler verdi,
yaralarımı sardı sarmaladı. Neler yapmadı ki; mesela köpek fobimi yenmemi
sağladı, sayesinde üniversiteye başladım ve mezun oldum. Düştüğümde Türkiye’nin
en ünlü ortopedistleriyle benim için iletişime geçti. Defalarca evinin
kapılarını açtı ve daha anlatamayacağım çokça şey ve en önemlisi yüreğini
sorgusuzca açtı. Entelektüel birikim anlamında da çok beslendim, ufkum açıldı.
Kısaca şöyle söyleyim B abla Odtü’nün gözbebeği mezunlarından biridir. 2017, yani en az on senelik bir dostluk ve inanır mısınız ben B abla ile bir defa
fiziken yan yana gelmedim. Bu yaz nasip olursa gidip elini öpücem ve birlikte
Anıtkabir’e ziyarete gidicez. Ne Atamın ne de B ablamın bir kez yanına
varamadım. Zaten ikisi de Ankara’da Allah inşallah nasip eder bunu bana. Zira
zor zamanlar dostlar anlayan anlamıştır ne kast ettiğimi.
S abla da internet vasıtasıyla
tanıştığım bir başka dost. Sanırım B abla ile aynı yaşlardalar, onunla o kadar
eski tanış değiliz ama B ablam kadar yer etti içimde. Kan mı çekiyor nedir bilmem,
pek yakın pek tanıdık geliyor S abla. Bu yazıyı ve B abla ile bir kez
bile yan yana gelmediğimi okuyunca sanırım bir eyvah demiştir içinden. Ablacım
eğer nasip olursa ( şu kazadan sonra bu ön şartı koymadan edemiyorum )sen
istemesen de ben mutlaka uğrayacağım emin ol :) Hem gelmişken C ablayı da şöyle
bir ziyaret edicem zaten o da İzmir’de yaşıyor senin gibi. C abla da sanırım
sizle aynı yaşlarda olsa gerek :)
Demem şudur ki dostlar öyle bir
yüzyıldayız ki yakın gelecekte bu tarz dostluklar, böyle hikayeler çok sıradan
olacağa benzer. Düşününce, resmen sanal ağda geçen anılarım var yahu. Yazının başına dönersek yönetmen ve senarist
nora ephron’un kurguladığı gibi bu yolla aşık falan olunamayacağını acı bir
şekilde tecrübeledim. Ama pekala güzel dostluklar edinilebildiğine şahit de oldum.
Bir çoğunuzun da böyle dostlar kazandığına eminim ve muhtemel kendinizi
tutamayıp aşağı yorumlayacaksınız da. Neyse
efenim, bolca sansürlediğim ama içten bir yazı olduğu kanaatindeyim. Sevgiyle kalın,
hoşça kalın…